Bel ve Boyun Fıtıklarında Osteopati Tedavisinin Etkisi
Bel ve boyun fıtıkları, modern yaşamın yaygın sağlık sorunları arasında yer alır. Bu durumlar, omurga disklerinin zayıflaması sonucu içeriklerinin dışarı doğru sızmasıyla meydana gelir. Geleneksel tıbbın yanı sıra alternatif tedavi yöntemleri de bu durumların tedavisinde önemli bir rol oynamaktadır. Osteopati, bel ve boyun fıtıklarının tedavisinde giderek artan popülerlik kazanan bir alternatif tıp yöntemidir.
Osteopati Nedir?
Osteopati, vücuttaki yapısal bozuklukları ve bu bozuklukların neden olduğu semptomları tedavi etmek için kullanılan bir alternatif tıp dalıdır. Osteopatlar, vücudun tüm sistemlerini bir bütün olarak ele alır ve fiziksel manipülasyon, yumuşak doku masajı ve germe gibi elle yapılan tekniklerle tedavi sağlarlar. Osteopati, vücudun kendi iyileşme mekanizmalarını harekete geçirmeye odaklanır ve belirli semptomların sadece yüzeyde değil, kök nedenlerinde tedavi edilmesine yönelik bir yaklaşım sunar.
Bel ve Boyun Fıtıklarında Osteopati Tedavisi
Bel ve boyun fıtığı olan hastaların tedavisinde osteopati, birkaç farklı şekilde etkili olabilir:
- Omurga Manipülasyonu: Osteopatlar, bel ve boyun fıtığı olan hastaların omurgalarını hafifçe manipüle ederek diskler arasındaki basıncı azaltmaya çalışırlar. Bu, disklerin yerine oturmasını ve sinir sıkışmalarının hafiflemesini sağlayabilir.
- Kas Gerginliğinin Azaltılması: Osteopatlar, etkilenen bölgedeki kas gerginliğini hafifletmek için yumuşak doku masajı ve germe tekniklerini kullanabilirler. Bu, ağrıyı azaltmaya ve hareketliliği artırmaya yardımcı olabilir.
- Postür ve Hareket Değişiklikleri: Osteopatlar, hastaların günlük yaşamlarında ve aktivitelerinde yapabilecekleri postür ve hareket değişiklikleri konusunda önerilerde bulunabilirler. Bu, omurga üzerindeki stresi azaltabilir ve iyileşmeyi hızlandırabilir.
- Tedaviyi Destekleyici Egzersizler: Osteopati tedavisi genellikle belirli egzersizlerin ve hareketlerin yapılmasını da içerir. Bu egzersizler, omurga stabilitesini artırabilir, kasları güçlendirebilir ve tedavi sürecini destekleyebilir.
Osteopatinin Rolü ve Faydaları
Bel ve boyun fıtıkları olan hastalar için osteopati tedavisinin birkaç potansiyel faydası vardır:
- Ağrı ve rahatsızlıkta azalma
- Hareketliliğin ve esnekliğin artması
- Sinir sıkışmalarının hafifletilmesi
- Cerrahi müdahale ihtiyacının azalması veya ortadan kaldırılması
- Genel sağlığın ve iyilik halinin artması
Sonuç olarak;
Bel ve boyun fıtıkları, yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilen ciddi sağlık sorunlarıdır. Osteopati gibi tedavi yöntemleri, belirtileri hafifletmek ve iyileşmeyi teşvik etmek için etkili bir seçenek sunabilir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Kulak Çınlamasında (Tinnitus) Osteopati Tedavisinin Etkisi
Kulak çınlaması (tinnitus), kulakta olmayan bir sesin duyulması olarak tanımlanır ve birçok insanın hayatını etkileyen yaygın bir semptomdur. Bu durum, sürekli bir çınlama, uğultu, vızıltı veya başka bir sesin duyulması şeklinde ortaya çıkabilir ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilir. Geleneksel tıbbın yanı sıra, osteopati gibi doğal tedavi yöntemleri de kulak çınlamasının yönetiminde etkili olabilir.
Osteopati Nedir?
Osteopati, vücudun doğal iyileşme sürecini destekleyen ve vücudun yapısını ve fonksiyonunu bir bütün olarak ele alan bir tedavi yaklaşımıdır. Bu tedavi yaklaşımı, manuel terapi, manipülasyon, yumuşak doku teknikleri, eğitim ve danışmanlık gibi çeşitli teknikleri içerir.
Kulak Çınlamasında Osteopati Tedavisinin Rolü
- Boyundaki Yapısal Değişikliklerin Düzeltilmesi: Osteopatik bir uzman, boyundaki kasların ve eklemlerin yapısal uyumsuzluklarını değerlendirir ve düzeltmeye çalışır. Boyundaki stres ve gerginlik, kulak çınlamasının semptomlarını şiddetlendirebilir, bu nedenle boyundaki yapısal değişikliklerin düzeltilmesi rahatlama sağlayabilir.
- Temporomandibular Eklem (Çene Eklemi) Değerlendirmesi: Temporomandibular eklem, kulak çınlamasının altında yatan bir faktör olabilir. Osteopatik tedavi, temporomandibular eklemdeki sorunları değerlendirerek ve düzelterek kulak çınlamasının semptomlarını hafifletebilir.
- Stres ve Gerginlik Yönetimi: Kulak çınlaması genellikle stres ve gerginlikle ilişkilidir. Osteopatik tedavi, vücuttaki stres ve gerginliği azaltarak rahatlama sağlayabilir ve kulak çınlamasının şiddetini azaltabilir.
- Dolaşımın İyileştirilmesi: Dolaşım, kulak çınlamasının yönetiminde önemli bir faktördür. Osteopatik tedavi, vücuttaki dolaşımı artırarak kulak çınlamasının neden olduğu semptomları hafifletebilir.
- Genel Sağlık Teşviki: Osteopati, genel sağlığı ve iyilik hali teşvik etmek için tasarlanmıştır. Bu nedenle, osteopatik tedavi sadece semptomları tedavi etmekle kalmaz, aynı zamanda hastanın genel sağlık ve iyilik halini artırabilir.
Sonuç olarak
Osteopatik tedavi, yapısal değişiklikleri düzelterek, stresi azaltarak, dolaşımı iyileştirerek ve genel sağlığı teşvik ederek rahatlama sağlayabilir. Herhangi bir tedavi planı oluşturulmadan önce, bir osteopati uzmanına danışmak önemlidir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Diz Kireçlenmesinde Osteopati Tedavisinin Etkisi
Diz kireçlenmesi, diz eklemindeki kıkırdak dokusunun yıpranması ve dejenerasyonu sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bu durum, ağrı, sertlik, hareket kısıtlılığı ve fonksiyonel bozukluklar gibi semptomlarla kendini gösterebilir. Geleneksel tedavi yöntemlerinin yanı sıra, osteopatik tedavi de diz kireçlenmesinin yönetiminde önemli bir rol oynayabilir.
Osteopatik Tedavi Nedir?
Osteopati, vücudun kendi kendini iyileştirme yeteneğine dayanan bir tedavi yöntemidir. Bu tedavi yaklaşımı, vücuttaki yapısal uyumsuzlukları ve fonksiyonel bozuklukları düzelterek sağlık ve iyilik halini artırmayı amaçlar. Osteopatik tedavi, manuel terapi, manipülasyon, yumuşak doku teknikleri, eğitim ve danışmanlık gibi çeşitli teknikleri içerir.
Diz Kireçlenmesinde Osteopatik Tedavinin Rolü
- Duruş ve Hareket Değerlendirmesi: Osteopatik bir uzman, hastanın duruşunu ve hareket kalıplarını değerlendirerek, vücuttaki yapısal ve fonksiyonel bozuklukları belirler. Bu değerlendirme, diz kireçlenmesinin altında yatan nedenleri belirlemeye yardımcı olur.
- Manuel Terapi ve Manipülasyon: Osteopatik tedavinin önemli bir bileşeni, manuel terapi ve manipülasyon teknikleridir. Bu teknikler, eklemlerin, kasların ve yumuşak dokuların mobilitesini artırarak ağrıyı azaltmaya ve fonksiyonu iyileştirmeye yardımcı olur.
- Yumuşak Doku Teknikleri: Osteopatik uzmanlar, kaslarda gerginlik, sertlik ve spazm gibi sorunları hafifletmek için çeşitli yumuşak doku teknikleri kullanırlar. Bu teknikler, kasların gevşemesini sağlar ve hareket aralığını artırır.
- Hareket ve Egzersiz Rehberliği: Osteopatik tedavinin bir parçası olarak, hastalara özel egzersiz programları ve hareket rehberliği sağlanır. Bu egzersizler, kas gücünü artırır, esnekliği artırır ve diz kireçlenmesinin semptomlarını hafifletmeye yardımcı olabilir.
- Genel Sağlık ve İyilik Hali: Osteopatik tedavi, sadece semptomları tedavi etmekle kalmaz, aynı zamanda hastanın genel sağlık ve iyilik halini artırmayı hedefler. Bu, vücudun denge ve uyumunu teşvik ederek, sağlıklı bir yaşam tarzını destekler.
Sonuç olarak
Diz kireçlenmesi, hastaların yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilen ciddi bir durumdur. Ancak osteopatik tedavi, bu semptomların yönetiminde etkili bir rol oynayabilir. Manuel terapi, yumuşak doku teknikleri, egzersiz rehberliği ve genel sağlık teşvikleri gibi osteopatik yöntemler, hastaların semptomları hafifletmek ve fonksiyonları geri kazanmak için doğal ve etkili bir yaklaşım sunar. Herhangi bir tedavi planı oluşturulmadan önce, hastaların durumu dikkatlice değerlendirilmeli ve bir osteopati uzmanına danışılmalıdır.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Spor Yaralanmalarında Osteopatik Tedavinin Önemi
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Bel Fıtığı Tedavisi
Bel omurgasındaki kemikler arasındakı kıkırdağın zamanla dejenere olması, sonrası yırtılması ve aradaki jölemsi dokunun yırtıktan dışarı çıkmasına bel fıtığı (lomber disk hernisi) denir. Bu yerinden çıkan kıkırdak parçaları sinirlere ve omuriliğe bası yaparak hastalarda şikayetler oluşturur. Fıtık hangi omurgalar arasında ise ve hangi sinire basıyorsa o sinirin trasesi ile ilgili bulgular ortaya çıkar. Bacak ağrısı, ciltte duyu kaybı, güçsüzlük (felç) görülebilir. İlerlemiş durumlarda idrar tutamama (idrar kaçırma), defekasyon sorunları, perinede his kaybı görülebilir.
Hekim muayenesinden sonra, genellikle manyetik rezonans (MR) görüntüleme fıtığın görüntülenmesi için gerekir. Bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleme fıtığın kemiklerle ilişkisi ve kendisinin kemikleştiğini göstermek için gerekebilir.
Bel fıtığında tedavi
Bel fıtığı tedavisi öncelikle kapsamlı bir değerlendirme ve tanı neticesinde planlanmalıdır. Yatak istirahati, ilaç tedavileri, korse tedavileri, fizyoterapi yöntemleri, enjeksiyonlar ve algolojik yöntemler ve cerrahi yöntemler kullanılmaktadır.
Osteopati ve manuel terapi
Osteopatik tedavide, dokulardaki hareket kısıtlılıklarının düzeltilmesi, dolaşımın düzenlenmesi ve sıvı akışının önündeki engellerin ortadan kaldırılması ile tedaviye elverişli ortamında oluşturulması hedeflenmektedir. Osteopati vücuda daha geniş hareket kabiliyetini sağlayarak bu kısıtlanmış alanı serbest bırakıp vücudun kendini yeniden iyileştirmesine olanak sağlar. Çevre dokuların gevşetilmesi, dolaşımın artırılması, eklem blokajlarının açılarak fıtığın iyileştirilmesi asıl hedeftir.
Fizik Tedavi
Bel ağrısını, beldeki sertliği azaltmak ve hareket aralığını iyileştirmek için tasarlanmış özel tekniklerden oluşan yaygın bir tedavi yöntemidir. Amaç, diskler ve sinir kökleri üzerindeki baskıyı azaltmaktır. Belinizdeki kasları ve dokuları inşa etmeyi, güçlendirmeyi ve geliştirmeyi amaçlayan hedefe yönelik egzersizler, buz ve sıcak terapileri ile elektrik stimulasyonu ve ultrason gibi enstrumanları içerir. Özellikle willams ve mckenzie egersizleri, traksiyon uygulamaları bel fıtığı tedavisinde kullanılan etkin yöntemlerdir.
Algolojik tedaviler
Lomber Faset bloğu
Lomber epidural steroid
LomberTransforaminal epidural steroid
Epidural steroid enjeksiyonları. Bu enjeksiyon, doğrudan omuriliği çevreleyen dural kesenin dış kısmına uygulanan bir steroid içerir. Enjeksiyonun amacı, sıkıştırılmış bir sinir kökü etrafındaki iltihabı azaltarak ağrıyı geçici olarak hafifletmektir.
Cerrahi tedaviler
Bel fıtığı hastalarında bazen cerrahi gerekebilir. Cerrahi, hastalığın ilerlediği ve diğer konservatif yöntemlerle düzelmesinin beklenmediği durumlarda endikedir. Bu sayede hem ağrının geçmesi, duyu kaybının iyileşmesi hem de varsa güç kaybının düzelmesi beklenir. İyileşme miktarı ve iyileşme hızı, hastanın ameliyat olduğu andaki sinir hasarı ile ilişkilidir. Sinir hasarı ne kadar fazla ise, güçsüzlük ve nörolojik hasar ne kadar ileri ise iyileşme o kadar yavaş ve zor olur.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Boyun Fıtığı Tedavisi
Boyun omurgasındaki kemikler arasındakı kıkırdağın zamanla dejenere olması sonrası yırtılması ve aradaki jölemsi dokunun yırtıktan dışarı çıkmasıdır. Bazen travma sonrasında da görülebilir. Kemikler arasındaki kıkırdak yırtığından dışarı çıkan fıtık, omurga kanalına doğru yer değiştirirse, sinirlere ve omuriliğe bası yaparak hastada şikayetler oluşturur.
En sık karşılaşılan şikayet boyunda, sırta, omuza, kola hatta eller yayılan ağrıdır. Ağrının dağılış ve yayılma şekli, genellikle fıtığın boyun omurgalarındaki yeri ile ilişkilidir. Fıtığın yerleşim yerine ve sinir (kök) basısına göre omuzlarda, kollarda, ellerde kuvvet kayıpları olabilir. Eğer omurilik basısı da eklenmiş ise bacak kaslarında güçsüzlük ve felçler ile idrar ve gaita yapma problemleri de görülebilir. Benzer şekilde sinir (kök) basılarında, ezilen sinir trasesi boyunca duyu kaybı beklenirkem, omurilik basısında vücudun değişik bölgelerinde duyu his kayıpları olabilir. Bunlara ek yürüme bozuklukları, dengesizlik ve ciddi, ağır felçler göülebilir
Hekim muayenesinden sonra, genellikle manyetik rezonans (MR) görüntüleme fıtığın görüntülenmesi için gerekir. Bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleme fıtığın kemiklerle ilişkisi ve kendisinin kemikleştiğini göstermek için gerekebilir. Bazen rontgen filmleri de garakabilir.
Boyun fıtığında tedavi
Boyun fıtığı tedavisi öncelikle kapsamlı bir değerlendirme ve tanı neticesinde planlanmalıdır. Tedavide yatak istirahati, ilaç tedavileri, korse (boyunluk) tedavileri, fizyoterapi yöntemleri, enjeksiyonlar, algolojik yöntemler ve cerrahi yöntemler kullanılmaktadır.
Osteopati ve manuel terapi
Osteopatik tedavide, dokulardaki hareket kısıtlılıklarının düzeltilmesi, dolaşımın düzenlenmesi ve sıvı akışının önündeki engellerin ortadan kaldırılması ile tedaviye elverişli ortamında oluşturulması hedeflenmektedir. Osteopati vücuda daha geniş hareket kabiliyetini sağlayarak bu kısıtlanmış alanı serbest bırakıp vücudun kendini yeniden iyileştirmesine olanak sağlar. Çevre dokuların gevşetilmesi, dolaşımın artırılması, eklem blokajlarının açılarak fıtığın iyileştirilmesi asıl hedeftir.
Fizik Tedavi
Boyun kaslarının güçlendirilmesi ve gerilmesi, ağrıya daha dirençli hale gelmesine yardımcı olur. Zayıflamış boyun kaslarının boyun ağrısına neden olma olasılığı yüksektir. Tedavide amaç, diskler ve sinir kökleri üzerindeki baskıyı azaltmaktır. Traksiyon uygulamaları, germe, güçlendirme ve stabilizasyon egzersizleri, sıcak ve soguk uygulamalar, elektrik stimülasyonu hem ağrının azalmasına hem de fıtığın iyileşmesine katkıda bulunur.
Algolojik tedaviler
Servikal Faset bloğu
Servikal epidural steroid
Servikal transforaminal epidural steroid
Epidural steroid enjeksiyonları. Bu enjeksiyon, doğrudan omuriliği çevreleyen dural kesenin dış kısmına uygulanan bir steroid içerir. Enjeksiyonun amacı, sıkıştırılmış bir sinir kökü etrafındaki iltihabı azaltarak ağrıyı geçici olarak hafifletmektir.
Cerrahi tedaviler
Boyun fıtığının cerrahi tedavisinde en önemlisi cerrahi karar vermektir. Hastanın fizyoterapi ve algolojik yöntemler gibi konservatif tedavi yöntemlerinden fayda görmemesi, devam eden ağrı ve felç gibi ilerleyici nörolojik kusur genellikle cerrahi tedavinin kaçınılmaz olduğunu gösterir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Boyun Düzleşmesi ve Osteopatik Tedavisi
Boyun Düzleşmesi Nedir?
33 omurdan oluşan omurganın 7 omuru boyunda bulunmaktadır. Sağlıklı bireylerde bu omurlar C şeklinde, hafif kavis oluşturacak şekilde dizilirken bazı nedenlerle bu omurlar düz bir çizgi halini almaktadır. Servikal lordoz olarak da bilinen bu doğal eğriliğin çeşitli nedenlerle kıvrımlı yapısını kaybetmesi boyun düzleşmesi olarak adlandırılmaktadır. I şekline gelen omurlar bazı ileri seviye durumlarda ters yöne doğru da kıvrılabilmektedir.
Boyun Düzleşmesi Neden Olur?
Boyun düzleşmesinin en önemli nedeni duruş bozukluğudur. Bu bozukluk, kişiler uyku halindeyken ya da gün içinde uyanıkken çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Sürekli masa başında çalışmak, gün içinde yeterli fiziksel aktivitede bulunmamak gibi nedenler duruş bozukluğuna yol açmaktadır. Özellikle kişilerin mesleki koşulları nedeniyle her gün uzun süreler boyunca yanlış postürde oturması önemli boyun düzleşmesi nedenleri arasında gösterilmektedir.
İleri yaş da boyun düzleşmesine neden olabilmektedir. Yaşla birlikte omurlar arasındaki disklerde zedelenme görülmekte ve bu diskler çökmeye başlamaktadır. Dejeneratif disk hastalığı olarak da bilinen bu zedelenme ve incelme hem boynun kavisini kaybetmesine hem de kişilerin dengede sorun yaşamasına neden olmaktadır.
Yaşam tarzının yanı sıra çeşitli travmalar da boyun düzleşmesi nedeni olabilmektedir. Özellikle spor aktiviteleri sırasında ortaya çıkan zedelenmeler ve kaza, düşme ve darbeler sonucunda boyun bölgesinde meydana gelen yaralanmalar travma yaratmaktadır. Omurgada meydana gelen bu değişiklikler, kırılmalar ve yırtılmalar da boyun düzleşmesine neden olmaktadır.
Bazı vakalarda ise çevresel etkiler nedeniyle değil doğuştan gelen boyun düzleşmesi görülmektedir. Konjenital boyun düzleşmesi, özellikle omur ve omurganın doğal yapısını kaybettiği servikal kifozla birlikte ortaya çıkmaktadır. Konjenital disk patolojileri de daha sonradan boyun düzleşmesine neden olabilmektedir.
Rahatsızlığın nedenlerinden biri de tümör ve enfeksiyonlardır. Boyun bölgesinde bulunan omurlara ve omurların çevresine baskı yapan tümörler ve bu bölgede şişlik oluşturan lezyonlar da boynun doğal yapısını kaybetmesine neden olmaktadır.
Boyun düzleşmesinin diğer nedenleri arasında hareketsizliğe neden olan obezite ve spinal cerrahi operasyonlarından kaynaklanan komplikasyonlar bulunmaktadır.
Boyun Düzleşmesi Belirtileri
Boyun düzleşmesi belirtileri rahatsızlığın altında yatan sebepler ve rahatsızlığın nedenlerine göre kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Bazı hastalarda günlük hayatlarını çok fazla etkilemeyen hafif sendromlar görülürken özellikle servikal lordoza sahip bazı kişilerde ise daha şiddetli belirtiler gözlemlenmektedir.
Bu belirtilerin asıl nedeni ise omurgalarda yer alan ve esnekliği sağlayan disklerde görülen zedelenmelerdir. Omurga ve omuriliği koruyan bu disklerin sertleşmesi kaslar, kemikler, sinirler ve ligamentte sorunlara neden olmaktadır. Bu sorunların ve hasarların şiddetine göre de belirtiler hafiften şiddetliye doğru kendini göstermektedir. Boyun düzleşmesinin genel belirtileri şu şekildedir:
- Omuz, kürek kemiği ve enseye yayılan ağrı,
- Boyundan yukarı doğru çıkan baş ağrısı,
- Baş ve boyun bölgesinde meydana gelen katılık nedeniyle bazı hareketleri yapamama,
- Boyun kaslarının gerilmesi nedeniyle ortaya çıkan kas ağrısı,
- Boyun omurlarının bağlı olduğu diğer omurlara ve dolayısıyla sırta yayılan ağrı,
- Kas ve sinirlere baskı nedeniyle sinir sıkışması oluşması
Boyun Düzleşmesi Tedavisi
Boyun düzleşmesi tedavisi planlanırken öncelikle rahatsızlığın şiddeti ve nedeni dikkate alınmaktadır. Günümüzde çoğu boyun düzleşmesi vakası kişilerin yaşam tarzlarından kaynaklanmaktadır. Özellikle gün boyu, uzun saatler boyunca aynı yanlış postürle oturmak ya da hareket etmemek mekanik problemlerdir. Vücuda ve boyna doğal kavisli görünümünü geri kazandırmak için öncelikle duruş bozukluklarını düzeltmek ve sinir ve kaslar üzerindeki basıyı azaltmak gerekmektedir.
Boyun düzleşmesinin yalnızca omuz, boyun ve ense bölgelerini etkilediği ve henüz omurgaya ulaşmadığı vakalarda öncelikle cerrahi olmayan tedavi yöntemleri denenmektedir. Ağrılar için kullanılan ağrı kesici ilaçlar, boyunluk kullanmak ve fizyoterapi hafif semptomların tedavisinde etkili yöntemlerdir. Özellikle ağrıların bile görülmediği hafif vakalarda yalnızca egzersiz yapmak, doğru postürle oturmak gibi yaşam tarzında yapılacak küçük değişiklikler yeterli olmaktadır.
Cerrahi olmayan tedavi seçeneklerinin yeterli olmadığı ve bazı nörolojik arazların ortaya çıktığı durumlarda ise boyun düzleşmesi ameliyatı yapılmaktadır. Özellikle servikal lordozla birlikte omurgada oluşan bası ve sırtta ortaya çıkan şiddetli ağrılarda cerrahi operasyon son çare olarak değerlendirilmektedir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
İnme (Felç) Tedavisi
Beyni besleyen damarlardan birinin aniden tıkanması ya da kanaması ve bunun neticesinde gelişen nörolojik olaylar silsilesine inme denir. Sıklıkla vücudun bir yarısında aniden başlayan güç kaybı olarak karşılaşırız. Halk arasında “felç” ya da “beyin felci” olarak da bilinir. Aslında inme genel bir durum hali, felç ise inmenin doğurduğu sonuçtur. Dolayısıyla inme geçiren hastaların tümü felç olacak diye bir durum söz konusu değildir.
Klinik
İnme belirti ve bulguları genellikle aniden başlar. Ani çift görme ve konuşma bozukluğu, bilinç bulanıklığı, anlamada güçlük, yerini bulamama, vücudun bir yanında ani güçsüzlük ve denge kaybı, baş ağrısı ve fışkırma tarzı kusma ile kendini gösterir. İnme geçirenlerin büyük çoğunluğunda hemipleji (tek taraflı felç), yarıdan fazlasında üst ekstremite (kol) fonksiyon kısıtlılığı gelişmektedir. Yaşlı hastalığı değildir, her yaşta görülebilir. Son yıllarda hareketsiz yaşam, kötü beslenme ve strese bağlı olarak gençlerde görülme sayısında artış olmaktadır. Dünyada en sık ölüm sebepleri arasında ikinci sıradadır. Temel olarak iki şekilde oluşur:
İskemik inme: Kalpten veya karotisden (şah damarı) pıhtı parçalarının kopup beyni besleyen herhangi bir damarı tıkamasıyla oluşur. Aslında beyin iskemisi, beynin kan akımının olmamasına bağlı oksijensiz kalması anlamına gelir. Ateroskleroza bağlı olarak, damarın kendisinden kaynaklı da gelişebilir. İskeminin gençlerdeki en büyük nedenlerinden biri atriyal fibrilasyon (kalpte ritm bozukluğudur). Bunun dışında miyokard enfarktüsü (kalp krizi), kanda pıhtılaşma sorunu, hipertansiyon, kontrolsüz diyabet, sigara ve alkol kullanımı, obezite ve hareketsiz yaşam inme etyolojisinde rol oynayan önemli faktörler olarak bildirilmektedir.
Hemorajik inme: Genellikle beyinde hipertansiyona bağlı oluşan kanama neticesinde görülür.
Tedavi
Hasta inme geçirdiğini fark eder etmez hiç zaman kaybetmeden 112’yi aramalıdır ve bir inme merkezine ulaşmalıdır. Gelen sağlık ekibi hemen en yakın inme merkezine götürecektir. Aksi durumda geç teşhis ve müdahaleden dolayı kalıcı hasar ihtimali artacaktır. İlk 4-6 saat arası damar yolundan uygulanan özel pıhtı eritici ilaçlarla tıkalı bölge açılabilir, 8 saate kadar mekanik yöntem (trombektomi), özel katater ile pıhtı açıcı girişimler yapılabilir. Beyin kanamalarında kafa içi basıncı azaltmak için cerrahi işlem gerekebilir.
İnmede iyileşmeyi etkileyen faktörler
İskeminin veya kanamanın hangi bölgede olduğu çok önemlidir. Beynin motor korteks de denen hareket bölgelerinde olan iskemi veya kanamalar genellikle ciddi felçler ile sonuçlanır. İnmede müdahalenin erken yapılması hem nörolojik hasarın azaltılmasında, hem de yaşam süresinin uzatılmasında önemlidir. Müdahale ne kadar erken yapılırsa iyileşme şansı o kadar fazladır. Eşlik eden diğer nörolojik hastalık (epilepsi, parkinson, demans vb.) varlığı sonucu olumsuz etkileyebilir. Yoğun bakımda uzun kalan hastalar daha geç ve zor iyileşirler. Erken ve doğru rehabilitasyona başlanan hastaların iyileşmeleri daha kolay olmaktadır. Hastanın tedavideki istek ve katılımı da tedaviyi etkileyen faktörlerdendir. Yaş, cinsiyet, obezite, diyabet ve hipertansiyon da sonucu etkileyen faktörlerdendir.
İnme rehabilitasyonu
İnme tedavisinde rehabilitasyon tedavinin en yorucu ve en uzun kısmını kapsar. Tedavi etkilenim durumuna göre aylar sürebilir, bazen yılı bulabilmektedir. Tedavinin başarılı olması için hasta, hasta yakını, fizik tedavi uzmanı ve fizyoterapist iş birliği içinde olmalı ve birbirleriyle uyum içinde çalışmalıdır. İlaveten nöroşirurjiyen, nörolog, psikolog, diyetisyen, ergoterapist de keza rehabilitasyon ekibinin bir parçasıdır. Rehabilitasyon sonunda çoğu hasta eski bağımsız hayatına kavuşurken, bazı hastalarda birtakım engellilik durumu kalabilmektedir. Unutulmamalıdır ki, inme geçirmiş hastalar iyi bir rehabilitasyon ekibi ile yürüyebilir, konuşabilir, hatta günlük yaşam aktivitelerini bağımsız yapabilirler.
İnme rehabilitasyonunda birçok teknik kullanılır. Genel olarak Bobath, Brunstrom, Johnstrom ve Todd-Davies yöntemleri kullanılır. Beynin hasar görmüş doku işlevini komşu sağlam dokulara öğretme yeteneği vardır. İnme rehabilitasyonunda asıl amaç, kaybedilen yetilerin yeniden kazanılmasıdır (nöroplastisite).
Rehabilitasyona hasta daha yoğun bakımdayken başlamalıdır. Pasif eklem hareketleri ile kontraktür ve spastisite (istemsiz kas kasılması) gelişimi önlenebilir. Bası yaralarını önlemek için her iki saatte bir pozisyonlama yapılır. Spastisite ve kontraktür oluşmaması için el splinti ve AFO uygulaması yapılabilir. Hastaya erken dönemde baş kontrolü, oturma dengesi ve yatak içi dönme çalışmaları yapılır. Kürek kemiğindeki yapışma ve ağrıları önlemek için mobilizasyonlar gereklidir. Omuz, kol, el ve bacaklar tek tek hastanın aktif katılımıyla çalıştırılır. Ayrıca bu dönemde immobilizasyona bağlı akciğer kapasitesinde azalma olabileceği için ihtiyaç halinde solunum rehabilitasyonu da yapılabilir.
Erken dönemde omuz çıkmasına (subluksasyonu) özellikle dikkat edilmelidir. Bu dönemde omuzu tutan kaslar yeterince çalışmadığı için felçli kol sağlam tarafa göre daha düşük ve gevşek haldedir. Yanlış pozisyonlama ve omuzu bilinçsiz şekilde çekmeden dolayı omuz yerinden çıkabilir, buna bağlı olarak ağrılı omuz durumu gelişebilir. Omuz çıkmasını engellemek için özel kinesio-tape (bantlama tekniği) sık kullanılan yöntemdir.
Yine erken dönemde aile bilgilendirmesi muhakkak yapılmalı, patolojik refleksleri artıracak hareketlerden kaçınılmalı, yatak içi kol ve bacak pozisyonlamaları öğretilmelidir. Yapılan egzersizler mutlaka komut vererek hastanın tedaviye aktif katılımı sağlanmalıdır. Hasta oturma ve baş kontrolünü sağladıktan sonra artık daha ileri evre egzersizlere geçilir.
İleri evre egzersizler: Bu dönemde basitten karmaşığa sırasıyla desteksiz dik oturma, omuz-kol eğitimi ve ağırlık aktarma, yüzüstü yatar pozisyonda diz egzersizleri, bel kaslarını kuvvetlendirmek için köprü egzersizleri, köprü pozisyonundayken tek bacak kaldırma (ağırlık aktarma amaçlı), otururken kalça-diz hareketleri, ayak bileğini kendine çekme, destekli ayağa kalkıp oturma, posterior shell (diz desteği) ile ayakta dik durma, izole diz hareketleri, paralel barda yardımlı çalışmalar, sırtüstü yatarken düz bacak kaldırma, yüzüstü pozisyondan emekleme hareketine geçme, yerde emekleme pozisyonunda kol ve bacaklara ağırlık aktarma, emekleme pozisyonunda sağ kol-sol bacak denge koordinasyon çalışması, yerde dizüstü denge çalışmaları, dizüstü pozisyondan bir ayağı öne alma ve ayağa kalkma egzersizleri, ayakta denge- koordinasyon egzersizleri, hemiplejik tarafa yük verme egzersizleri, merdiven inip-çıkma çalışmaları, ayak bileği izole tüm yönlere çalışma, desteksiz yana-öne-geriye yürüme çalışmaları, denge tahtası üzerinde denge- koordinasyon, düz çizgi üzerinde tandem yürüme, omuz-kol-el izole çalışmalar ve el için ince motor aktivite egzersizleri yapılır.
Ayna terapisi: Son yıllarda klasik rehabilitasyon uygulamalarından başka farklı yeni metodlar da uygulanmaktadır. Ayna terapisinde kişi etkilenmemiş uzvunu hareket ettirirken aynadaki görüntüsünü izler. Böylece beyne etkilenmiş tarafın hareketi ile ilgili görsel geri bildirim sağlanmış olur. Bir bakıma beyin, görsel olarak felçli el hareket ediyormuş hissi verilerek kandırılır. Bu yöntemle felçli tarafın hareketinden sorumlu beyin bölgeleri uyarılır
Zorunlu kullanım tedavisi: Sağlam tarafın hareketlerinin engellendiği ve zayıf tarafın kullanılmasının teşvik edildiği bir tedavi yöntemidir. Bu tekniğin, inme sonrası hastaların etkilenen kol-el fonksiyonlarının gelişmesinde hayli etkili olduğu gösterilmiştir.
Hidroterapi : Hidroterapi (havuz terapisi), suyun kaldırma kuvvetinden faydalanılarak hastalıkların ve fonksiyonel kayıpların tedavi edilmesi yöntemidir. Bu yöntemle vücudun taşıdığı yük azalır, normalde yapılamayan hareketlerin yapabilmesi mümkün olur.
Lokomat : Kafa travmaları ve omurilik yaralanmaları, nörolojik veya ortopedik nedenlerden kaynaklanan yürüme yeteneğinin kaybı durumlarında, yürüme yeteneğinin tekrar kazanılması ve geliştirilmesi için kullanılan robotik yürüme rehabilitasyon sistemidir.
Diğer tedaviler:
- Ağrı için TENS, ultrasound, sıcak-soğuk uygulamalar ve duyu eğitimi
- Konuşma terapisi
- Kas atrofisini engellemek için elektroterapi uygulamaları
- Spastisiteyi önlemek için el splinti, posterior shell, pasif istirahat ateli ortezleri
- Gerekli hallerde spastisite için botox uygulamaları
- Düşük omuz, ağrı tedavisi, ayak bileği ve el bileğindeki spastisiteyi önlemek için kinesio-tape bant uygulamaları
- Johnstone splint uygulamaları
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış