Boyun Fıtığı Tedavisi
Boyun omurgasındaki kemikler arasındakı kıkırdağın zamanla dejenere olması sonrası yırtılması ve aradaki jölemsi dokunun yırtıktan dışarı çıkmasıdır. Bazen travma sonrasında da görülebilir. Kemikler arasındaki kıkırdak yırtığından dışarı çıkan fıtık, omurga kanalına doğru yer değiştirirse, sinirlere ve omuriliğe bası yaparak hastada şikayetler oluşturur.
En sık karşılaşılan şikayet boyunda, sırta, omuza, kola hatta eller yayılan ağrıdır. Ağrının dağılış ve yayılma şekli, genellikle fıtığın boyun omurgalarındaki yeri ile ilişkilidir. Fıtığın yerleşim yerine ve sinir (kök) basısına göre omuzlarda, kollarda, ellerde kuvvet kayıpları olabilir. Eğer omurilik basısı da eklenmiş ise bacak kaslarında güçsüzlük ve felçler ile idrar ve gaita yapma problemleri de görülebilir. Benzer şekilde sinir (kök) basılarında, ezilen sinir trasesi boyunca duyu kaybı beklenirkem, omurilik basısında vücudun değişik bölgelerinde duyu his kayıpları olabilir. Bunlara ek yürüme bozuklukları, dengesizlik ve ciddi, ağır felçler göülebilir
Hekim muayenesinden sonra, genellikle manyetik rezonans (MR) görüntüleme fıtığın görüntülenmesi için gerekir. Bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleme fıtığın kemiklerle ilişkisi ve kendisinin kemikleştiğini göstermek için gerekebilir. Bazen rontgen filmleri de garakabilir.
Boyun fıtığında tedavi
Boyun fıtığı tedavisi öncelikle kapsamlı bir değerlendirme ve tanı neticesinde planlanmalıdır. Tedavide yatak istirahati, ilaç tedavileri, korse (boyunluk) tedavileri, fizyoterapi yöntemleri, enjeksiyonlar, algolojik yöntemler ve cerrahi yöntemler kullanılmaktadır.
Osteopati ve manuel terapi
Osteopatik tedavide, dokulardaki hareket kısıtlılıklarının düzeltilmesi, dolaşımın düzenlenmesi ve sıvı akışının önündeki engellerin ortadan kaldırılması ile tedaviye elverişli ortamında oluşturulması hedeflenmektedir. Osteopati vücuda daha geniş hareket kabiliyetini sağlayarak bu kısıtlanmış alanı serbest bırakıp vücudun kendini yeniden iyileştirmesine olanak sağlar. Çevre dokuların gevşetilmesi, dolaşımın artırılması, eklem blokajlarının açılarak fıtığın iyileştirilmesi asıl hedeftir.
Fizik Tedavi
Boyun kaslarının güçlendirilmesi ve gerilmesi, ağrıya daha dirençli hale gelmesine yardımcı olur. Zayıflamış boyun kaslarının boyun ağrısına neden olma olasılığı yüksektir. Tedavide amaç, diskler ve sinir kökleri üzerindeki baskıyı azaltmaktır. Traksiyon uygulamaları, germe, güçlendirme ve stabilizasyon egzersizleri, sıcak ve soguk uygulamalar, elektrik stimülasyonu hem ağrının azalmasına hem de fıtığın iyileşmesine katkıda bulunur.
Algolojik tedaviler
Servikal Faset bloğu
Servikal epidural steroid
Servikal transforaminal epidural steroid
Epidural steroid enjeksiyonları. Bu enjeksiyon, doğrudan omuriliği çevreleyen dural kesenin dış kısmına uygulanan bir steroid içerir. Enjeksiyonun amacı, sıkıştırılmış bir sinir kökü etrafındaki iltihabı azaltarak ağrıyı geçici olarak hafifletmektir.
Cerrahi tedaviler
Boyun fıtığının cerrahi tedavisinde en önemlisi cerrahi karar vermektir. Hastanın fizyoterapi ve algolojik yöntemler gibi konservatif tedavi yöntemlerinden fayda görmemesi, devam eden ağrı ve felç gibi ilerleyici nörolojik kusur genellikle cerrahi tedavinin kaçınılmaz olduğunu gösterir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Boyun Düzleşmesi ve Osteopatik Tedavisi
Boyun Düzleşmesi Nedir?
33 omurdan oluşan omurganın 7 omuru boyunda bulunmaktadır. Sağlıklı bireylerde bu omurlar C şeklinde, hafif kavis oluşturacak şekilde dizilirken bazı nedenlerle bu omurlar düz bir çizgi halini almaktadır. Servikal lordoz olarak da bilinen bu doğal eğriliğin çeşitli nedenlerle kıvrımlı yapısını kaybetmesi boyun düzleşmesi olarak adlandırılmaktadır. I şekline gelen omurlar bazı ileri seviye durumlarda ters yöne doğru da kıvrılabilmektedir.
Boyun Düzleşmesi Neden Olur?
Boyun düzleşmesinin en önemli nedeni duruş bozukluğudur. Bu bozukluk, kişiler uyku halindeyken ya da gün içinde uyanıkken çeşitli nedenlere bağlı olarak ortaya çıkabilmektedir. Sürekli masa başında çalışmak, gün içinde yeterli fiziksel aktivitede bulunmamak gibi nedenler duruş bozukluğuna yol açmaktadır. Özellikle kişilerin mesleki koşulları nedeniyle her gün uzun süreler boyunca yanlış postürde oturması önemli boyun düzleşmesi nedenleri arasında gösterilmektedir.
İleri yaş da boyun düzleşmesine neden olabilmektedir. Yaşla birlikte omurlar arasındaki disklerde zedelenme görülmekte ve bu diskler çökmeye başlamaktadır. Dejeneratif disk hastalığı olarak da bilinen bu zedelenme ve incelme hem boynun kavisini kaybetmesine hem de kişilerin dengede sorun yaşamasına neden olmaktadır.
Yaşam tarzının yanı sıra çeşitli travmalar da boyun düzleşmesi nedeni olabilmektedir. Özellikle spor aktiviteleri sırasında ortaya çıkan zedelenmeler ve kaza, düşme ve darbeler sonucunda boyun bölgesinde meydana gelen yaralanmalar travma yaratmaktadır. Omurgada meydana gelen bu değişiklikler, kırılmalar ve yırtılmalar da boyun düzleşmesine neden olmaktadır.
Bazı vakalarda ise çevresel etkiler nedeniyle değil doğuştan gelen boyun düzleşmesi görülmektedir. Konjenital boyun düzleşmesi, özellikle omur ve omurganın doğal yapısını kaybettiği servikal kifozla birlikte ortaya çıkmaktadır. Konjenital disk patolojileri de daha sonradan boyun düzleşmesine neden olabilmektedir.
Rahatsızlığın nedenlerinden biri de tümör ve enfeksiyonlardır. Boyun bölgesinde bulunan omurlara ve omurların çevresine baskı yapan tümörler ve bu bölgede şişlik oluşturan lezyonlar da boynun doğal yapısını kaybetmesine neden olmaktadır.
Boyun düzleşmesinin diğer nedenleri arasında hareketsizliğe neden olan obezite ve spinal cerrahi operasyonlarından kaynaklanan komplikasyonlar bulunmaktadır.
Boyun Düzleşmesi Belirtileri
Boyun düzleşmesi belirtileri rahatsızlığın altında yatan sebepler ve rahatsızlığın nedenlerine göre kişiden kişiye değişiklik göstermektedir. Bazı hastalarda günlük hayatlarını çok fazla etkilemeyen hafif sendromlar görülürken özellikle servikal lordoza sahip bazı kişilerde ise daha şiddetli belirtiler gözlemlenmektedir.
Bu belirtilerin asıl nedeni ise omurgalarda yer alan ve esnekliği sağlayan disklerde görülen zedelenmelerdir. Omurga ve omuriliği koruyan bu disklerin sertleşmesi kaslar, kemikler, sinirler ve ligamentte sorunlara neden olmaktadır. Bu sorunların ve hasarların şiddetine göre de belirtiler hafiften şiddetliye doğru kendini göstermektedir. Boyun düzleşmesinin genel belirtileri şu şekildedir:
- Omuz, kürek kemiği ve enseye yayılan ağrı,
- Boyundan yukarı doğru çıkan baş ağrısı,
- Baş ve boyun bölgesinde meydana gelen katılık nedeniyle bazı hareketleri yapamama,
- Boyun kaslarının gerilmesi nedeniyle ortaya çıkan kas ağrısı,
- Boyun omurlarının bağlı olduğu diğer omurlara ve dolayısıyla sırta yayılan ağrı,
- Kas ve sinirlere baskı nedeniyle sinir sıkışması oluşması
Boyun Düzleşmesi Tedavisi
Boyun düzleşmesi tedavisi planlanırken öncelikle rahatsızlığın şiddeti ve nedeni dikkate alınmaktadır. Günümüzde çoğu boyun düzleşmesi vakası kişilerin yaşam tarzlarından kaynaklanmaktadır. Özellikle gün boyu, uzun saatler boyunca aynı yanlış postürle oturmak ya da hareket etmemek mekanik problemlerdir. Vücuda ve boyna doğal kavisli görünümünü geri kazandırmak için öncelikle duruş bozukluklarını düzeltmek ve sinir ve kaslar üzerindeki basıyı azaltmak gerekmektedir.
Boyun düzleşmesinin yalnızca omuz, boyun ve ense bölgelerini etkilediği ve henüz omurgaya ulaşmadığı vakalarda öncelikle cerrahi olmayan tedavi yöntemleri denenmektedir. Ağrılar için kullanılan ağrı kesici ilaçlar, boyunluk kullanmak ve fizyoterapi hafif semptomların tedavisinde etkili yöntemlerdir. Özellikle ağrıların bile görülmediği hafif vakalarda yalnızca egzersiz yapmak, doğru postürle oturmak gibi yaşam tarzında yapılacak küçük değişiklikler yeterli olmaktadır.
Cerrahi olmayan tedavi seçeneklerinin yeterli olmadığı ve bazı nörolojik arazların ortaya çıktığı durumlarda ise boyun düzleşmesi ameliyatı yapılmaktadır. Özellikle servikal lordozla birlikte omurgada oluşan bası ve sırtta ortaya çıkan şiddetli ağrılarda cerrahi operasyon son çare olarak değerlendirilmektedir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
İnme (Felç) Tedavisi
Beyni besleyen damarlardan birinin aniden tıkanması ya da kanaması ve bunun neticesinde gelişen nörolojik olaylar silsilesine inme denir. Sıklıkla vücudun bir yarısında aniden başlayan güç kaybı olarak karşılaşırız. Halk arasında “felç” ya da “beyin felci” olarak da bilinir. Aslında inme genel bir durum hali, felç ise inmenin doğurduğu sonuçtur. Dolayısıyla inme geçiren hastaların tümü felç olacak diye bir durum söz konusu değildir.
Klinik
İnme belirti ve bulguları genellikle aniden başlar. Ani çift görme ve konuşma bozukluğu, bilinç bulanıklığı, anlamada güçlük, yerini bulamama, vücudun bir yanında ani güçsüzlük ve denge kaybı, baş ağrısı ve fışkırma tarzı kusma ile kendini gösterir. İnme geçirenlerin büyük çoğunluğunda hemipleji (tek taraflı felç), yarıdan fazlasında üst ekstremite (kol) fonksiyon kısıtlılığı gelişmektedir. Yaşlı hastalığı değildir, her yaşta görülebilir. Son yıllarda hareketsiz yaşam, kötü beslenme ve strese bağlı olarak gençlerde görülme sayısında artış olmaktadır. Dünyada en sık ölüm sebepleri arasında ikinci sıradadır. Temel olarak iki şekilde oluşur:
İskemik inme: Kalpten veya karotisden (şah damarı) pıhtı parçalarının kopup beyni besleyen herhangi bir damarı tıkamasıyla oluşur. Aslında beyin iskemisi, beynin kan akımının olmamasına bağlı oksijensiz kalması anlamına gelir. Ateroskleroza bağlı olarak, damarın kendisinden kaynaklı da gelişebilir. İskeminin gençlerdeki en büyük nedenlerinden biri atriyal fibrilasyon (kalpte ritm bozukluğudur). Bunun dışında miyokard enfarktüsü (kalp krizi), kanda pıhtılaşma sorunu, hipertansiyon, kontrolsüz diyabet, sigara ve alkol kullanımı, obezite ve hareketsiz yaşam inme etyolojisinde rol oynayan önemli faktörler olarak bildirilmektedir.
Hemorajik inme: Genellikle beyinde hipertansiyona bağlı oluşan kanama neticesinde görülür.
Tedavi
Hasta inme geçirdiğini fark eder etmez hiç zaman kaybetmeden 112’yi aramalıdır ve bir inme merkezine ulaşmalıdır. Gelen sağlık ekibi hemen en yakın inme merkezine götürecektir. Aksi durumda geç teşhis ve müdahaleden dolayı kalıcı hasar ihtimali artacaktır. İlk 4-6 saat arası damar yolundan uygulanan özel pıhtı eritici ilaçlarla tıkalı bölge açılabilir, 8 saate kadar mekanik yöntem (trombektomi), özel katater ile pıhtı açıcı girişimler yapılabilir. Beyin kanamalarında kafa içi basıncı azaltmak için cerrahi işlem gerekebilir.
İnmede iyileşmeyi etkileyen faktörler
İskeminin veya kanamanın hangi bölgede olduğu çok önemlidir. Beynin motor korteks de denen hareket bölgelerinde olan iskemi veya kanamalar genellikle ciddi felçler ile sonuçlanır. İnmede müdahalenin erken yapılması hem nörolojik hasarın azaltılmasında, hem de yaşam süresinin uzatılmasında önemlidir. Müdahale ne kadar erken yapılırsa iyileşme şansı o kadar fazladır. Eşlik eden diğer nörolojik hastalık (epilepsi, parkinson, demans vb.) varlığı sonucu olumsuz etkileyebilir. Yoğun bakımda uzun kalan hastalar daha geç ve zor iyileşirler. Erken ve doğru rehabilitasyona başlanan hastaların iyileşmeleri daha kolay olmaktadır. Hastanın tedavideki istek ve katılımı da tedaviyi etkileyen faktörlerdendir. Yaş, cinsiyet, obezite, diyabet ve hipertansiyon da sonucu etkileyen faktörlerdendir.
İnme rehabilitasyonu
İnme tedavisinde rehabilitasyon tedavinin en yorucu ve en uzun kısmını kapsar. Tedavi etkilenim durumuna göre aylar sürebilir, bazen yılı bulabilmektedir. Tedavinin başarılı olması için hasta, hasta yakını, fizik tedavi uzmanı ve fizyoterapist iş birliği içinde olmalı ve birbirleriyle uyum içinde çalışmalıdır. İlaveten nöroşirurjiyen, nörolog, psikolog, diyetisyen, ergoterapist de keza rehabilitasyon ekibinin bir parçasıdır. Rehabilitasyon sonunda çoğu hasta eski bağımsız hayatına kavuşurken, bazı hastalarda birtakım engellilik durumu kalabilmektedir. Unutulmamalıdır ki, inme geçirmiş hastalar iyi bir rehabilitasyon ekibi ile yürüyebilir, konuşabilir, hatta günlük yaşam aktivitelerini bağımsız yapabilirler.
İnme rehabilitasyonunda birçok teknik kullanılır. Genel olarak Bobath, Brunstrom, Johnstrom ve Todd-Davies yöntemleri kullanılır. Beynin hasar görmüş doku işlevini komşu sağlam dokulara öğretme yeteneği vardır. İnme rehabilitasyonunda asıl amaç, kaybedilen yetilerin yeniden kazanılmasıdır (nöroplastisite).
Rehabilitasyona hasta daha yoğun bakımdayken başlamalıdır. Pasif eklem hareketleri ile kontraktür ve spastisite (istemsiz kas kasılması) gelişimi önlenebilir. Bası yaralarını önlemek için her iki saatte bir pozisyonlama yapılır. Spastisite ve kontraktür oluşmaması için el splinti ve AFO uygulaması yapılabilir. Hastaya erken dönemde baş kontrolü, oturma dengesi ve yatak içi dönme çalışmaları yapılır. Kürek kemiğindeki yapışma ve ağrıları önlemek için mobilizasyonlar gereklidir. Omuz, kol, el ve bacaklar tek tek hastanın aktif katılımıyla çalıştırılır. Ayrıca bu dönemde immobilizasyona bağlı akciğer kapasitesinde azalma olabileceği için ihtiyaç halinde solunum rehabilitasyonu da yapılabilir.
Erken dönemde omuz çıkmasına (subluksasyonu) özellikle dikkat edilmelidir. Bu dönemde omuzu tutan kaslar yeterince çalışmadığı için felçli kol sağlam tarafa göre daha düşük ve gevşek haldedir. Yanlış pozisyonlama ve omuzu bilinçsiz şekilde çekmeden dolayı omuz yerinden çıkabilir, buna bağlı olarak ağrılı omuz durumu gelişebilir. Omuz çıkmasını engellemek için özel kinesio-tape (bantlama tekniği) sık kullanılan yöntemdir.
Yine erken dönemde aile bilgilendirmesi muhakkak yapılmalı, patolojik refleksleri artıracak hareketlerden kaçınılmalı, yatak içi kol ve bacak pozisyonlamaları öğretilmelidir. Yapılan egzersizler mutlaka komut vererek hastanın tedaviye aktif katılımı sağlanmalıdır. Hasta oturma ve baş kontrolünü sağladıktan sonra artık daha ileri evre egzersizlere geçilir.
İleri evre egzersizler: Bu dönemde basitten karmaşığa sırasıyla desteksiz dik oturma, omuz-kol eğitimi ve ağırlık aktarma, yüzüstü yatar pozisyonda diz egzersizleri, bel kaslarını kuvvetlendirmek için köprü egzersizleri, köprü pozisyonundayken tek bacak kaldırma (ağırlık aktarma amaçlı), otururken kalça-diz hareketleri, ayak bileğini kendine çekme, destekli ayağa kalkıp oturma, posterior shell (diz desteği) ile ayakta dik durma, izole diz hareketleri, paralel barda yardımlı çalışmalar, sırtüstü yatarken düz bacak kaldırma, yüzüstü pozisyondan emekleme hareketine geçme, yerde emekleme pozisyonunda kol ve bacaklara ağırlık aktarma, emekleme pozisyonunda sağ kol-sol bacak denge koordinasyon çalışması, yerde dizüstü denge çalışmaları, dizüstü pozisyondan bir ayağı öne alma ve ayağa kalkma egzersizleri, ayakta denge- koordinasyon egzersizleri, hemiplejik tarafa yük verme egzersizleri, merdiven inip-çıkma çalışmaları, ayak bileği izole tüm yönlere çalışma, desteksiz yana-öne-geriye yürüme çalışmaları, denge tahtası üzerinde denge- koordinasyon, düz çizgi üzerinde tandem yürüme, omuz-kol-el izole çalışmalar ve el için ince motor aktivite egzersizleri yapılır.
Ayna terapisi: Son yıllarda klasik rehabilitasyon uygulamalarından başka farklı yeni metodlar da uygulanmaktadır. Ayna terapisinde kişi etkilenmemiş uzvunu hareket ettirirken aynadaki görüntüsünü izler. Böylece beyne etkilenmiş tarafın hareketi ile ilgili görsel geri bildirim sağlanmış olur. Bir bakıma beyin, görsel olarak felçli el hareket ediyormuş hissi verilerek kandırılır. Bu yöntemle felçli tarafın hareketinden sorumlu beyin bölgeleri uyarılır
Zorunlu kullanım tedavisi: Sağlam tarafın hareketlerinin engellendiği ve zayıf tarafın kullanılmasının teşvik edildiği bir tedavi yöntemidir. Bu tekniğin, inme sonrası hastaların etkilenen kol-el fonksiyonlarının gelişmesinde hayli etkili olduğu gösterilmiştir.
Hidroterapi : Hidroterapi (havuz terapisi), suyun kaldırma kuvvetinden faydalanılarak hastalıkların ve fonksiyonel kayıpların tedavi edilmesi yöntemidir. Bu yöntemle vücudun taşıdığı yük azalır, normalde yapılamayan hareketlerin yapabilmesi mümkün olur.
Lokomat : Kafa travmaları ve omurilik yaralanmaları, nörolojik veya ortopedik nedenlerden kaynaklanan yürüme yeteneğinin kaybı durumlarında, yürüme yeteneğinin tekrar kazanılması ve geliştirilmesi için kullanılan robotik yürüme rehabilitasyon sistemidir.
Diğer tedaviler:
- Ağrı için TENS, ultrasound, sıcak-soğuk uygulamalar ve duyu eğitimi
- Konuşma terapisi
- Kas atrofisini engellemek için elektroterapi uygulamaları
- Spastisiteyi önlemek için el splinti, posterior shell, pasif istirahat ateli ortezleri
- Gerekli hallerde spastisite için botox uygulamaları
- Düşük omuz, ağrı tedavisi, ayak bileği ve el bileğindeki spastisiteyi önlemek için kinesio-tape bant uygulamaları
- Johnstone splint uygulamaları
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Lateral Ayak Bileği Burkulması ve Tedavisi
Ayak bileğindeki lateral bağ kompleksi, anterior talofibular ligament (ATFL), kalkaneofibular ligament (CFL) ve posterior talofibular ligamentten (PTFL) oluşmaktadır. ATFL ve CFL ana statik bağ yapılarıdır ve CFL ekstrakapsüler kordon şeklinde hem tibiotalar hem de talokalkaneal eklemi stabilize etmektedir. Ayak bileği lateral bağ kompleksinde en kuvvetli bağ yapısına PTFL’nin, en hassas bağ yapısına ise ATFL’nin sahip olduğu bilinmektedir.
Ayak bileği yaralanmaları sıklıkla spor müsabakalarında görülmekle birlikte, ev ve iş hayatında da yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır. Futbol, hentbol veya basketbol gibi yüksek etkili sporlarla ilgilenen bireylerde bu yaralanmalar daha yüksek insidansa sahiptir. Ayak bileği yaralanmaları, özellikle ayak bileği ekleminin lateral ligament kompleksinde, farklı yaralanma mekanizmaları ile görülebilmektedir.
Burkulmaları önlemek ve ayak bileği eklem kompleksinin yeterli tedavisini veya rehabilitasyonunu sürdürmek için yaralanma mekanizmasının iyi düzeyde anlaşılması gerekmektedir. Yaralanma mekanizmaları aşırı inversiyon, aşırı eversiyon veya her ikisinin bir kombinasyonu olarak karşımıza çıkabilmektedir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Karpal Tünel Sendromu ve Tedavisi
Karpal tünel sendromu, median sinirin el bileğinde sıkışmasıdır.
Klinik
Baş parmak ve işaret parmağında uyuşma, ağrı, elde kullandıkça şişlik oluşması şeklinde semptomlar verir. Ağrılar ve uyuşma genellikle iş yapmayla ve geceleri artar. Bazen aşırı kullanım, el bileği travmaları veya yanlış kullanıma bağlı gelişebilir.Sinire bası arttıkça duysal ve motor sinirler etkilendikçe uyuşma ve güç kaybı başlar. İlerlemiş vakalarda el kaslarında erime görülebilir. Zamanla elimizi günlük yaşamımızda kullanmamız güçleşir. Kadınlarda erkeklere oranla daha fazla görülür.
Tanı
Hastanın hikayesi ve muayenesi tanı koydurucudur. Tanı çekilen sinir ileti çalışması (EMG) ile doğrulanır. Nadiren, boyun fıtıkları, boyunda dar kanal, ulnar sinir sıkışması ve polinöropati ile ayırıcı tanı yapmak gerekebilir.
Tedavi
Tedavide asıl amaç ağrıyı azaltmak, elde güç kaybını ve kas atrofisini önlemek ve uyuşukluğu gidermektir. Bilekteki sinirdeki ödemi azaltmak, ağrıyı azaltmak, hareket açıklığını artırmak ve el bileği kaslarını güçlendirmek gerekir öncelikle fizyoterapi yöntemleri kullanılır. Hastalığın bu tedavilere rağmen ilerlediği durumlarda ise cerrahi tedavi önerilir.
Fizyoterapi: Manuel terapi ile tüm eklemlere mobilizasyon, ağrısız hareket açıklığını artırmak, traksiyon gibi özel teknikler uygulanır. Mulligan konseptinde ise eklemin ağrısız pozisyonunda güçlendirme ve mobilizasyon uygulanır. Kinesiotape (bantlama) tedavisinde el bileğinin en ağrısız pozisyon almasını sağlamak için uygulanır. Güçlendirme egzersizleri ise ağrı azaldıkça el bilek çevresi kaslarını güçlendirmek için yapılır. Tedavi sonunda hastaya günlük yaşantısında dikkat edilmesi gerekenler söylenip, ev egzersiz programı verilir.
Cerrahi tedavi: 6 ay ve daha uzun süren ,güç kaybının arttığı durumlarda , sinirin bu bölgedeki basısını ortadan kaldırmak amaçlı uygulanır.
Dikkat edilmesi gerekenler
Karpal tünel sendromu olan hastaların, tedavi öncesi ve sonrası, günlük yaşamlarında dikkat etmesi gereken durumlar vardır. Bu hastalar elleri ile aşırı yük taşımamalıdır. El ayasına sert zeminde ağırlık vermemeleri, sert cisim sıkmamaları, gece el üstünde ters pozisyonda yatmamaları ve elleri ile çamaşır sıkma hereketini yapmamaları gerekir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Cluneal Sinir İrritasyonu
Bel ağrısı (LBP) çoğu insanın yaşamlarında bir noktada yaşadığı en yaygın sorunlardan biridir. Birçok bel ağrısı nedeni vardır. Çoğu LBP hastasında, bel ağrısının kesin nedeni açık değildir. Büyük epidemiyolojik çalışmalar bel ağrısı olan hastaların %20 ila %37’sinin nöropatik ağrı bileşeninden muzdarip olduğunu göstermektedir. Üst ve orta cluneal sinirler (SCN / MCN) nöropatik LBP’nin nedeni olabileceği unutulmamalıdır.
Üst ve orta cluneal sinirler, kalçanın arka-orta alanının üstündeki cildi besler. Önceki çalışmalar, üst cluneal sinirin, T11-L5’in dorsal rami’sinin kutanöz dallarından elde edildiğini göstermiştir. Clunea sinirin irritasyonu ile ilgili bilgi sınırlıdır. Bu iki sinirin irritasyonu, bel ağrısına ve bacak semptomlarına neden olur.Bu sinirlerin, tek taraflı bel ve / veya kalça ağrıları nedeni olarak bilinmesine rağmen, kronik bel ve bacak ağrısı sebebi olabileceği düşünülmemektedir. Kuniya ve ark. Yaptığı çalışmada, LBP ve / veya bacak semptomları ile başvuran tüm hastaların %12’sinde cluneal sinir irritasyonu olduğu ve bunlarında yaklaşık %50’sinde bacak ağrısı ve / veya karıncalanma olduğunu bildirmişlerdir. Clunealgia tanısı ciddi bel ve / veya bacak semptomlarının potansiyel bir nedeni olarak kabul edilmelidir. Clunealgia belirtileri çok şiddetli olabilir ve bir radikülopatiye ya da lumbosakral omurgadaki disk bozukluklarına (Bel fıtığı vb.) benzer semptomlar verebilir. Klinisyenler bu klinik varlığın farkında olmalı ve gereksiz omurga cerrahileri ve sakroiliak füzyonundan kaçınmalıdır.
Bu sinirlerin tedavisinde, manuel terapi, egzersiz, bantlama ve enjeksiyon teknikleri etkili olabilmektedir. Cluneal sinir ameliyatlarındaki teknikler, diğer periferik sinir ameliyatlarındaki tekniklerden farklı olabilir, çünkü bu sinirlerin dalları incedir ve birden fazla dal içerisinde serbest bırakılması gerekir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Koksidini, koksalji ve Tedavisi
Kuyruk sokumu kemiği (koksiks), omurganın en altındaki kısmındaki sakrum kemiğinin alt ucuna eklem yapmış üç küçük kemikten oluşur. Koksidini, koksiks kemiğinde yani kuyruk sokumunda ağrı olmasıdır. Bu ağrı genellikle koksiks kemiği ile sakrum kemiği arasındaki eklem (sakrokoksigeal eklem) problemlerinden kaynaklanır. Oturma ya da sırt üstü yaslanmada şiddetli rahatsızlığa neden olabilir.
Risk faktörleri
Kadınlarda ve yüksek kilolularda daha sık görülür. Kadınlarda erkeklerden yaklaşık 5 kat daha fazla görülür. Bunun sebebi kesin olarak bilinmese de, kadınların kuyruk sokumu kemiklerinin biraz daha arkaya doğru çıkık olması neticesinde daha kolay travmaya maruz kalabileceği düşünülmektedir. Diğer bir neden de kadınların doğum yaparken kuyruk sokumu kemiklerinin zedelenmesi olabilir. Obezitenin de (aşırı şişmanlık) kuyruk sokumu ağrısına neden olabileceği biliniyor. Bunun nedeninin de obezitenin kişinin oturma şeklini değiştirdiği, dolayısıyla hem kötü pozisyonda oturmanın hem de fazla kiloların kuyruk sokumu kemiği üzerine binen fazla basınç olduğu düşünülmektedir.
Koksidini sebepleri
En sık koksidini sebepleri arasında düşme, aşırı bisiklete binme ve kürek sporu gibi zorlu egzersizler vardır. Bu aktivitelerde kuyruk sokumu kemiği ezilebilir, kırılabilir yada çıkabilir. Bu da ağrılı iltihabi reaksiyon ve kas spazmına neden olur. Bunların dışında kuyruk sokumu kemiğinin alt ucundaki kemik büyümeleri, kemiğin omurgaya birleştiği eklemin hastalıkları, eklem iltihapları, enfeksiyonlar ve bu bölgenin kanserleri de koksidini sebebi olabilir.
Tanı
Tanı koymak için hastanın tıbbi hikayesi çok önemlidir. Geçmiş zamandaki düşme ve travmalar sorgulanır. Ağrının kuyruk sokumu kemiğinin üzerinde olması genellikle kolay tanı koydurucudur ve muayenede üzerine basmakla ağrı artabilir. Hastanın muayenesinden sonra manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve bilgisayarlı tomografi (BT) ile koksiksin durumunu, sakrokoksigeal eklemde çıkık, kemiklerde kırıklar ya da tümöral hadiselerin olup olmadığı görülebilir.
Tıbbi tedavi
Koksidini hastaların çok az bir kısmında kronikleşebilir ve 2 aydan uzun sürebilir. Bu şekilde yaşam kalitesini ileri derecede bozabilir. Bu şartlarda doktora başvurmak ve tedavi olmak gerekir. Kuyruk sokumu ağrısı olan pekçok kişi tıbbi tedavi ile iyileşebilir. Tıbbi tedavide yapılacaklar aşağıda sıralanmıştır.
Buz torbası yada sıcak uygulama, simit şeklindeki yastıklar, oturma esnasında kuyruk sokumu kemiğinin üzerindaki baskıyı kaldıracağından tedavi edici olabilir. Çok uzun süre oturmaktan kaçınılmalıdır. Yatak istirahati kuyruk sokumu kemiğinin zorlanmasını önlediği için iyileşmeyi hızlandırabilir. İlaç tedavisi yapılabilir.
Algolojik tedavi
Kuyruk sokumu kemiğine ya da sakrokoksigeal ekleme enjeksiyon yapılabilir. Bu enjeksiyon bazen ağrının tamamen ya da uzun süreli geçmesine sebep olabilir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Ulnar Sinir Sıkışması ve Tedavisi
Ulnar sinir sıkışması, karpal tünelden sonra en çok görülen sinir sıkışmasıdır. Ulnar sinin, kolda, dirsek arkasında, humerus ve ulna kemiğinin eklem yaptığı bölgedeki kübital tünelde sıkışır. Ulnar sinir bu bölgede yüzeye çok yakın geçtiği için sıkışma durumu çok sık yaşanır.
Klinik
Elde serçe parmak ve yüzük parmağında ve bu bölgeden dirseğe giden bölgede uyuşma, ağrı ve elektriklenme hissine neden olur. Parmakları birbirine yaklaştırmada güç kaybı yapabilir. Muayenede son iki parmak bölgesinde şişlik hissi ve duyu kaybı hatta fazla hassasiyet olabilir. Gece yatış pozisyonuna bağlı ağrı artabilir. Karıncalanma ilk belirtilerden biridir.
Tanı
Hastanın hikayesi ve muayenesi tanı koydurucudur. Tanı çekilen sinir ileti çalışması (EMG) ile doğrulanır. Nadiren, boyun fıtıkları, boyunda dar kanal, median sinir sıkışması ve polinöropati ile ayırıcı tanı yapmak gerekebilir.
Tedavi
Tedavide asıl amaç ağrıyı azaltmak, elde güç kaybını ve kas atrofisini önlemek ve uyuşukluğu gidermektir. Bilekteki sinirdeki ödemi azaltmak, ağrıyı azaltmak, hareket açıklığını artırmak ve el bileği kaslarını güçlendirmek gerekir öncelikle fizyoterapi yöntemleri kullanılır. Hastalığın bu tedavilere rağmen ilerlediği durumlarda ise cerrahi tedavi önerilir.
Fizyoterapi: Manuel terapide amaç sinirin sıkıştığı bölgede buna sebep olan etkenleri ortadan kaldırıp, sinirin rahatlamasını sağlamaktır. Eklem mobilizasyonları, traksiyon ve gliding gibi özel teknikler kullanarak yapılır. Güçlendirme ve eklem stabilizasyon egzersizleri uygulanır. Bantlama tedavisinde amaç en ağrısız pozisyonu bulup hassasiyet ve ağrıyı azaltmaktır. Tedavi sonunda hastaya ev egzersiz programı verilir.
Cerrahi tedavi: Uzun süreli, güç kaybının olduğu durumlarda, sinirin dirsekteki basısını ortadan kaldırmak amaçla uygulanır.
Dikkat edilmesi gerekenler
Kübital tünel sendromu olan hastaların, tedavi öncesi ve sonrası, günlük yaşamlarında dikkat etmesi gereken durumlar vardır. Bu hastalar elleri ile aşırı yük taşımamalıdır. Gece dirsek üstünde ters pozisyonda yatmamaları gerekir. Masa çalışmaları süresince dirseklerin masa üzerinde basınç altında kalmasından ve ezilmesinden kaçınılmalı. Dinlenirken ya da seyahatlerde koltukta uyuma esnasında dirseklerin basınç altında kalmamasına çalışılmalıdır.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış