Peroneal sinir tuzaklanması ve Tedavisi
Peroneal sinir sıkışması, çok sık görülen sinir sıkışmalarından değildir. Peroneal sinirin fibula kemiği başında, hemen diz dış tarafında sıkışmasıdır. Peroneal sinir bu bölgede yüzeye çok yakın geçtiği için sıkışma durumu sık yaşanır.
Klinik
Diz altında, ayakta bacak yanından ayak sırtına ve başparmağa giden bölgede uyuşma, ağrı ve elektriklenme hissine neden olur. Ayak bileğinden ayağı yüze doğru hareket ettirmek zor olabilir. Hatta düşük ayak görülebilir.
Tanı
Hastanın hikayesi ve muayenesi tanı koydurucudur. Tanı çekilen sinir ileti çalışması (EMG) ile doğrulanır. Bel fıtıkları, belde dar kanal, siyatik sinir sıkışması ve yaralanması ile polinöropatiler ile ayırıcı tanı yapmak gerekebilir.
Tedavi
Tedavide asıl amaç ağrıyı azaltmak, ayakta güç kaybını ve kas atrofisini önlemek ve uyuşukluğu gidermektir. Hastalığın konservatif tedavilere rağmen ilerlediği durumlarda cerrahi tedavi önerilir.
Fizyoterapi: Manuel terapide amaç sinirin sıkıştığı bölgede buna sebep olan etkenleri ortadan kaldırıp, sinirin rahatlamasını sağlamaktır. Eklem mobilizasyonları, traksiyon ve gliding gibi özel teknikler kullanarak yapılır. Güçlendirme ve eklem stabilizasyon egzersizleri uygulanır. Bantlama tedavisinde amaç en ağrısız pozisyonu bulup hassasiyet ve ağrıyı azaltmaktır. Tedavi sonunda hastaya ev egzersiz programı verilir.
Cerrahi tedavi: Uzun süreli, güç kaybının olduğu durumlarda, sinirin dizdeki basısını ortadan kaldırmak amaçla uygulanır.
Dikkat edilmesi gerekenler
Peroneal sinir tuzaklanması olan hastaların, tedavi öncesi ve sonrası, günlük yaşamlarında dikkat etmesi gereken durumlar vardır. Bu hastalar gece diz yanı üstünde ters pozisyonda yatmamaları gerekir. Masa çalışmaları süresince dizlerini masa ayaklarına vurmaktan kaçınmaları gerekir. Dinlenirken ya da seyahatlerde koltukta uyuma esnasında dizlerinin yan kısımlarının basınç altında kalmamasına çalışılmalıdır. Bacak bacak üstüne atarken dizlerinin yan kısımlarına basınç uygulamamaya dikkat etmeleri gerekir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Sakroiliak Eklem Problemleri
SI eklemi olarak da adlandırılan sakroiliak eklemdeki işlev bozukluğu, bazen bel ve / veya bacak ağrısına neden olabilir. Sakroiliak eklem fonksiyon bozukluğunda görülen bacak ağrısı, bel fıtığında (siyatik) görülen bacak ağrısı ile benzer olduğu için ayırt etmek zor olabilir. Bugün sakroiliak eklemin bel ağrısı vakalarının %15 ila %30’undan sorumlu olduğu tahmin edilmektedir.
Sakroiliak eklem, kalça kemiklerini, lomber omurga (bel) ile kuyruk kemiği (coccyx) arasındaki üçgen kemiğe, sakruma bağlar. Sakroiliak eklemlerin birincil işlevi, üst gövde ile pelvis ve bacaklar arasındaki şoku emmektir.
Sakroiliak eklem probleminde ağrı bel, kalça ve kasık bölgesine yayılır. Kas gerginliği ile birlikte ağrı, hareketliliği azaltır. Ağrı genellikle bel veya kalçaların bir tarafında hissedilir ve bacağın arkasından yayılabilir (siyatik ağrısına benzer). Kalçada sıcak, keskin ve bıçaklama hissi ile uyuşukluk, karıncalanma yaratan siyatik benzeri ağrı tipiktir. Sakroiliak eklem disfonksiyonundan siyatik benzeri ağrı nadiren diz altına uzanır.
Sakroiliak eklem fonksiyon bozukluğu genç ve orta yaşlı kadınlarda daha yaygındır. Hamile olan veya yakın zamanda doğum yapmış olan kadınlar sakroiliak eklem ağrısına daha yatkın olabilir.
Sakroiliak eklem disfonksiyonunu tanıyabilecek tek bir test yoktur. Bu nedenle, doğru bir tanı oluşturmak için tanı testi sonuçlarının bir kombinasyonunun birlikte dikkate alınması önemlidir. Sakroiliak eklem disfonksiyonunun teşhisi zor olabilir, çünkü semptomlar bel fıtığı nedeni gelişen bacak ağrısını veya faset eklem artritinin neden olduğu sırt ağrısı gibi diğer genel durumları taklit eder. Teşhis süreci genellikle mevcut ağrı ve semptomlar hakkında bilgi içeren toplanmış bir tıbbi öykü ile başlar. Ek olarak, tıbbi geçmiş, diyet, uyku ve egzersiz / aktivite alışkanlıklarının yanı sıra, SI eklem ağrısının nedenine katkıda bulunabilecek yeni veya geçmiş yaralanmalarla ilgili bilgileri içerir. Değerlendirmede spesifik testler uygulanır.
Tedavide; fizik tedavi, manuel terapi, enjeksiyonlar, spesifik egzersizler uygulanır. Manuel terapi içerisinde kullanılan manipülasyon teknikleri, sakroiliak fonksiyon bozukluğunda oldukça etkilidir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Tarsal Tünel Sendromu
Tarsal Tünel Sendromu
Tarsal tünel sendromu ayak bileğinin alt tarafında yer alan arka tibial sinirin tarsal tünel olarak adlandırılan bölgede sıkışmasından kaynaklanan ağrılı bir rahatsızlıktır.
Topuğa ve bazen ayak parmaklarına yayılan yanma şeklinde ağrı, karıncalanma veya uyuşma şeklinde belirti gösterebilir. Ağrı uzun süre ayakta durulduğunda daha şiddetlenebilir ve genellikle geceleri kötüleşebilir.
Yürürken ve ya koşarken ayaklarınızın içe ya da dışa basma eğilimi bu rahatsızlığın ortaya çıkmasına etken olabilir. Tarsal tünel sendromu travmatik bir yaralanma ile ilişkili olabildiği gibi idiyopatikte olabilir. Ayak bileği ekleminde osteoartrit, romatoid artrit, diyabet, ayaklarda içe ya da dışa basma, tarsal tünelde herhangi bir kist, koşu ve koşu gerektiren sporlar tarsal tünel sendromu olasılığını artırır.
Ayağı yoracak faaliyetlerden uzak durmak, iltihaplı olduğu akut dönemde soğuk tedavi uygulamak ağrıyı hafifletebilir. Ağrıyı azaltmak için antienflamatuar ilaçlar kullanılabilir. Germe ve güçlendirme egzersizleri faydalı olabilir. İleri vakalarda proloterapi, mezoterapi enjeksiyonu uygulanabilir. Siniri rahatlatmak için cerrahi operasyon gerekebilir. Operasyon bölgedeki yumuşak doku yapılarını rahatlatarak tibial sinire daha fazla yer açmayı amaçlar.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Baş Ağrısı ve Osteopatik Tedavisi
Baş ağrısı toplumda en sık görülen rahatsızlıklardan biridir. Toplumun genellikle tamamına yakını hayatında en az 1 defa baş ağrısı yaşamaktadır. Kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülmektedir. Baş ağrıları primer(birincil) ve sekonder(ikincil) olabilir.
Baş ağrısının nedenleri nelerdir
Primer baş ağrıları tüm baş ağrılarının %90’nı oluşturur. Bu tip baş ağrılarında allta yatan başka bir neden veya hastalık yoktur. Bu tür baş ağrılarına migren, gerilim ve küme tipi baş ağrıları dahildir.
Migren: Bu hastalık her yaşta görülebilse de, genellikle 20’li ve 50’li yaşlarda daha sık bulgu vermektedir. Çocuklarda görülme oranı %3-5’dir. Hastalarda sıklıkla tek taraflı, zonklayıcı, krizler halinde gelen, çoğu zaman bulanı-kusmanın da eşlik ettiği baş ağrıları izlenir. Baş ağrıları ışık, ses ve fiziksel aktivite ile artabilir. Auralı ve aurasız olmakla iki tipi mevcuttur. Auralı tip hastaların %10’da görülür ve bu zaman baş ağrıları başlamadan önce ön belirtiler olur. Ön belirtiler sıklıkla görme ile ilgili (parlak ışıklar şeklinde çizgiler, görme bozuklukları ve diğer) olsa da, kol-bacakta uyuşma, konuşma bozukluğu ve diğer belirtiler de izlenebilir. Hava kirliliği, sigara dumanı, yükseklik değişiklikleri, uçak yolculukları, doğum kontrol hapları, bazı yiyecek ve içecekler, uyku bozuklukları, aç kalma, yoğun parfum ve diğer kokular, hava durumu, mevsimsel değişiklikler migreni tetikleyebilir. Önemli olan hastanın tetikleyici durumları hastanın farketmesi ve bu durumlardan kaçınmasıdır.
Gerilim tipi baş ağrısı: Genellikle strese bağlı, yavaş başlangıçlı olup, kafanın arka kısmından başlayıp zamanla artar ve kafanın her tarafını tutar. Gerilim tipi başağrısı çoğunlukla hafif-orta şiddette şakak bölgesinde olur.
Küme tipi baş ağrısı: Bu başağrıları sıklıkla mevsimsel olup (ilkbahar-sonbahar) çok şiddetli ağrılardır. Diğer baş ağrısı tiplerine kıyasla erkeklerde daha sık rastlanır. Bu baş ağrıları genellikle günün aynı saatlerinde başlar ve sıklıkla da tektaraflı olur. Ağrı olan tarafda göz kızarması ve yaşarması da izlenebilir.
Sekonder baş ağrıları ise tüm baş ağrılarının %10’nu oluşturur. Bu grupta beyin damar hastalıkları, beyin tümörleri, sinuzit, göz hastalıkları, tansiyon ve diğer hastalıkların bir bulgusu olarak baş ağrısı olabilir.
Beyin damar hastalıkları ve beyin tümörlerinde baş ağrısı intrakranial (kafa içi) basınç artışı sonucunda gelişir. Bu baş ağrıları içerisinde özellikle vurgulanması gereken anevrizma kanamalarına bağlı olan kanamalardır. Bu ağrıları hastalar ‘hayatımda yaşadığım en şiddetli ağrı’ şeklinde tarif edebilirler. Beyin damar hastalıkları ve beyin tümörlerine bağlı baş ağrıları olan hastaların diğer nörolojik bulguları da olabilir. Bu hastalarda, kol ve bacaklarda kuvvetsizlik, konuşma ve görme bozuklukları ve diğer türlü nörolojik bozukluklar izlenebilir.
Baş ağrısında tedavi
Baş ağrısı tedavisi baş ağrısının nedenine bağlı olarak yapılır. Primer baş ağrılarında medikal tedavi (ilaç tedavisi) yapılır. Sekonder baş ağrılarında tedavi ağrının nedenine yönelik yapılmalıdır. Beyin damar hastalıkları ve tümörlerinde cerrahi tedaviler düşünülebilir.
Algolojik tedavi
Sinir blokajları
Botox
Spheno-Palatin ganglion blokajı
Tetik nokta enjeksiyonları
Osteopati – Manuel terapi
Vertebral yapıların, kaburgaların ve sinir sistemindeki rahatlaması sonucunda dolaşım sistemindeki basıncın azalmasıyla yetersizlik ortadan kalkar. Bu rahatlama kafa içi basıncı, beyin-omurilik sıvısının (BOS) akışkanlığının artması demektir. Thorakal de costo-vertebral eklem ve servikalde unko-vertebral eklemlerin komşuluğunda ilerleyen sempatik zincirin regüle edilmesi. Sinir sisteminin rahatlamasıyla birlikte oluşan vasküler basıncın azalmasına yol açar. Osteopatik manuel tedavi sonrasında omurga ve kostal kavşakların konumunu normalleştirir ve böylece damarlardaki kan basıncı azalır, sinir sistemine olan etki de azalacağından baş ağrısında rahatlama sağlayacaktır.
Baş ve boyun kaslarından gelen nocioceptif afferent uyaranlar sonucu trigeminal sinir çekirdeklerine gelen nöral sinyallerin oluşturduğu etkiler. Bu kaslarda bulunan tetik noktalardan gelen uyarılar, devamlılık arz ettiği sürece aşırı duyarlılık nöral sistem etkisinin yanı sıra vasküler etki de yapmaktadır. Bu uyaranların ortadan kaldırılması baş ağrısında azalmayı sağlayacaktır.
Osteopatik manipulatif tekniklerin trigeminal nukleus caudalis’e olan etkisinin ağrıyı azaltıcı etkilerini tespit edilmiştir. Yapılan manupilatif tekniklerin otonom sinir sistemi üzerinde düzenleyici etkisinin olduğunu bilinmektedir.
Baş ağrısı tedavisinde, omurga manipulasyonları, kas teknikleri, yumuşak doku ve fasyal tekniklerin oldukça faydalı olduğuna dair birçok çalışma mevcuttur.
Fizik Tedavi
Elektirik stimülasyonu, biofeedback, yoga, masaj terapisi ve bilişsel davranış terapisi gibi yöntemler baş ağrısı semptomlarının önlenmesinde faydalı olabilir. Sıcak veya soğuk paketler uygulamak veya sıcak duşun akışını boynun arkasına yönlendirmek bazı durumlarda ağrıyı hafifletebilir.
Düzenli egzersiz yapmanın da baş ağrısının azalmasında rolü vardır.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Diz Ağrısı
Diz ağrılarının kaynağı eklem içi dokular ya da eklem çevresindeki kas, tendon(kiriş), bağ ve keseler olabilir. Akut diz ağrısı genellikle travma kökenlidir ama kronik diz ağrısı nedenleri arasında genellikle romatizmal patolojiler yatar. Ağrının nedenine bağlı olarak hasta, ağrıyı diz kapağında, diz önünde, diz arkasında hissedebilir.
Diz vücuttaki en karmaşık ve en büyük eklemlerden biridir. Gün içinde pek çok hareketimize bağlı olarak çok fazla kullanıldığı için yaralanma, incinme olasılığı da çoktur. Konu diz olduğunda, karmaşık yapısından dolayı pek çok farklı sorun söz konusu olabilir. Diz ağrısının yeri ve ağrının şiddeti, ağrının neden kaynaklandığına bağlı olarak değişir.
Diz ağrısına eşlik eden bazı diğer belirtiler şişme ve sertlik, kızarıklık, dokunulduğunda sıcaklık, çıtırdama sesi, kilitlenme ya da dizi tamamen düz hale getirememe olabilir.
Diz Ağrılarının Nedenleri
Yaralanmalar dizdeki bağları, tendonları, diz eklemini çevreleyen ve bursa adı verilen sıvı dolu kesecikleri, kemikleri ya da kıkırdağı etkileyebilir. Diz ağrısına yol açan en genel diz yaralanmaları şu şekilde sıralanabilir:
Patellar (Diz Kapağı) Tendinit
Patellar tendinit, bir ya da birden fazla tendonun iltihaplanması durumudur. Tendonlar, kemik ve kasları birbirine bağlayan, kalın ve ipliksi kordonlardır. Koşucular, kayakçılar ve bisikletçilerde, üst bacağın ön kısmındaki kasları kaval kemiğine bağlayan patellor tendonda iltihaplanma daha sık görülür. Bu iltihaplanmanın belirtilerinden biri de diz ağrısıdır.
Menisküs Yırtığı
Menisküs dokusu dayanıklı ve lastik gibi bir kıkırdaktan oluşur ve kaval kemiği ile uyluk kemiği arasında, bir şok emici gibi hareket eder. Dize ağırlık vermişken ani bir dönüş yapılırsa, yırtılabilir. Menisküs yırtığı daha çok futbolcularda ve dize fazla ağırlık verilen diğer spor dallarıyla uğraşanlarda görülür. Öte yandan dizini zorlayan ve dize sert darbe alan herkesin başına gelebilir. Ağrı, şişlik ve hareketin kısıtlanması, dizde kilitlenme belirtileri arasındadır.
Ön Çapraz Bağ (ACL) Yaralanmaları
ACL rüptürü, kaval kemiği ile uyluk kemiğini birbirine bağlayan dört bağdan biri olan, ön çapraz bağın yırtılmasıdır. Basketbol oynayan veya kayak yapan kişilerde sık görülür çünkü ani yön değiştirme yırtığın en büyük nedenlerden biridir. Doğrudan dize darbe alınması veya bir zıplamanın ardından da ön çapraz bağ yaralanabilir. Ağrı ve şişlik ilk belirtileri arasındadır.
Bursit
Bazı diz yaralanmaları, dizdeki bursalarda (eklem kemiğini saran kesecikler) iltihaplanmaya yol açar. Bu kesecikler sayesinde tendonlar ve bağlar eklemin üzerinden yumuşakça kayar. Diz bursitinin ağrı, kızarıklık, şişme ve hareket kısıtlanması gibi belirtileri vardır.
Osteoartrit (Eklem Kireçlenmesi)
Osteoartrit ya da bilinen adıyla kireçlenme, yıllar içerisinde, eklemlerde aşınma ve özellikle eklem kıkırdaklarında bozulma nedeniyle meydana gelir. İltihaplı olmayan romatizmal hastalıktır. Kıkırdağın hasar görmesi ağrıya neden olur. Kilo sorunları, yaralanmalar, eklem hastalıkları, ailede kireçlenme veya kas zayıflığı gibi farklı nedenleri olabilir. Daha çok ilerleyen yaşlarda, yaşlanmaya bağlı olarak görülür. Kireçlenme söz konusu olduğunda, dizin uzun zaman hareketsiz kalması veya tam tersi dizin çok hareket ettirilmesi ağrıyı arttırır.
İltihaplı Romatizmal Hastalıklar
İltihabi romatizmal hastalıklar (Gut, Behçet sendromu, Ailevi Akdeniz Ateşi gibi) hemen her yaşta görülebilir ve sadece eklemleri değil, vücudun tümünü etkiler. Bu gruptaki hastalıklar bağışıklık sistemi bozukluğu ile ilgilidir. İltihaplı romatizmal hastalıklarda ağrı, dizler de dahil olmak üzere vücudun tüm eklemlerini etkileyebilir. Ağrı günlerce sürer ve şişlik, hareket kısıtlılığı, halsizlik, iştah kaybı benzeri belirtiler eşlik edebilir.
Osgood-Schlatter Hastalığı
Daha çok büyüme çağında olan ve sporla ilgilenen gençleri etkileyen, ağrılı bir şikayettir. Dinlenme sırasında dizde hafif bir ağrı hissedilir. Diz hareket ettirildiğinde ise ağrı keskinleşir. Diz kapağı altındaki bölgede hassasiyet ve şişlik görülür.
Kondromalazi patella
Bu rahatsızlıkta ağrı dizin ön kısmında olur ve genellikle dizi öne uzatırken bir gıcırdama hissi yaratır. Dizi bükerek uzun saatler oturmak, merdiven inip çıkmak, diz çökmek, çömelmek ağrıyı daha da arttırır. Koşmak gibi dizin sürekli baskıya maruz kaldığı, dizin aşırı kullanımından dolayı bu durum ortaya çıkabilir. Aynı zamanda ayak ve diz kemiklerindeki kötü dizilim ya da dize darbe alınması da bu rahatsızlığa neden olabilir. Genellikle fizik tedavi önerilir.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Fibromiyalji ve Osteopatik Tedavisi
Fibromiyalji sendromu (FMS) yaygın vücut ağrısı ve belirli anatomik bölgelerde hassas noktaların varlığı ile karakterize, sebebi net olarak bilinmeyen kronik kas-iskelet sistemi hastalığıdır. Yıllık teşhis oranı %2-8 arasında değişir, 40-60 yaş arasında ve kadınlarda (%85-90) daha sık görülür. Eğitim ve sosyoekonomik düzeyi düşük olanlarda daha sık görülmektedir
Fibromiyalji sendromunda en sık görülen ve en karakteristik olan semptomlar yaygın ağrı, sabah katılığı, sabah yorgun uyanma ve uyku bozukluğudur. Birçok hastada uyku bozukluğu, yorgunluk, tutukluk, uyuşukluk, depresyon, kuru ağız, kuru göz, irritabl barsak sendromu, dismenore (ağrılı adet), üretral sendrom, çarpıntı hissi, hafıza ve bilişsel bozukluklar gibi çeşitli problemler kronik yaygın ağrıya ile birlikte görülebilir.
ACR (American College of Rheumatology) 1990 yılında, bu hastalığın sınıflama kriterlerini en az üç aydır devam eden yaygın vücut ağrısı ve vücutta belirlenmiş vücüdün sağ ve solunda belirlenmiş 9 çift duyarlı noktadan en az 11‟inde 4 kg basınçla yapılan palpasyon da ağrı olması (sert bir zemin üzerinde parmak ile bastırıldığında tırnak yatağının beyazlamasını sağlayan basınçtır) olarak belirlemiştir.
2010‟da ise ACR yeni tanı kriterlerini yayınlamış olup hassas nokta sayısı kriter olarak alınmamış; yaygın vücut ağrısı ve semptom şiddeti dikkate alınmıştır.
Fibromiyalji Sendromu da tıpkı diğer santral ağrı sendromları gibi güçlü ailesel yatkınlık göstermektedir. Birinci derece yakınlarında fibromiyalji sendromu olan bireylerde fibromiyalji sendromu görülme sıklığı normal popülasyona göre 8.5 kat artmıştır.
Mekanik ve fiziksel travmalar, psikososyal stres faktörleri gibi çevresel etkenler FMS nedenleri arasında yer almaktadırlar. FMS‟li hastalarda en sık tespit edilen fiziksel travmalar akut hastalık, fiziksel yaralanma, ameliyat, motorlu araç kazaları iken; sıklıkla rastlanan psikososyal etkenler ise kronik stres, duygusal travma ve duygusal, fiziksel veya cinsel istismardır. Fibromiyalji hastalarında semptomların %14-23 ‘nün fiziksel yaralanma, travma veya cerrahi girişim sonrası başladığı bildirilmekle birlikte fiziksel travma ile kronik ağrı arasında direk bir ilişki varlığı gösterilememiştir. Ayrıca FMS’li hastalarda depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik bozukluklara genel populasyonda daha sık rastlanmaktadır.
Fibromiyalji ‘ de baskın semptom kas ağrısı ve tutukluk olduğu için birçok araştırma kas dokusundaki değişikler üzerinde durmuştur. Kas biyopsi çalışmalarında en dikkat çekici bulgu lokal anoksidir (dokunun oksijensiz kalması). Bu bakımdan bazı araştırmacılar mikrosirkulasyon (mikro dolaşım) bozukluğu üzerinde durmuştur. Ancak gerek kas biyopsileri ve gerekse yüzeyel EMG çalışmalarında tutarlı ve tekrar saptanabilir bulgular mevcut değildir.
Kronik ağrıyla seyreden kas iskelet sistemi hastalıkları arasında en sık karşılaşılan sendrom olan fibromiyalji iş gücü kaybı, tedavi masrafları ve hastada yarattığı psikolojik problemler açısından önemli bir sağlık sorundur. FMS hastalarının yaşam kalitesinde kayda değer bir kötüleşme olduğu ve mental sağlıklarının da etkilendiği bilinmektedir. Bu problemler kişilerin sosyal ve iş yaşamlarını da etkilemekte, sağlık giderlerinin yanında iş gücü kaybı nedeniyle de önemli ekonomik yük getirebilmektedir.
Fibromiyaljide Tanı:
Fibromiyalji sendromu ile ilgili bilgilerin artmasına rağmen tanısal laboratuar testinin veya biyobelirtecin olmaması tanıda çeşitli zorluklar oluşturur. Fibromiyalji sendromlu hastaların fizik muayenesinde objektif eklem şişliği, kas güçsüzlüğü ya da anormal nörolojik bulgu saptanmaz. Yaygın ağrı nedeniyle eklem hassasiyeti saptanabilir. Fizik muayenede hassas noktaların varlığı önemlidir. Hassas noktalar el ile 4 kg.lık basınç uygulaması ile yapılan palpasyon sonucu ortaya çıkarılabilir. 4 kg’ lık basınç sert bir zemin üzerinde parmak ile bastırıldığında tırnak yatağının beyazlamasını sağlayan basınçtır.
Fibromiyalji sendromu tanısına yardımcı ilk ölçütler 1990 ACR tarafından öne sürülmüştür. Bu sınıflama kriterleri yaygın vücut ağrısı ve hassas noktaların tesbitine dayanmaktadır.
1990 ACR (Amerikan Romatoloji Koleji) Fibromiyalji Sınıflama Kriterleri:
1- 3 aydan uzun süre vücudun sağ ve sol yarısı,belin üst ve alt yarısı dahil olmak üzere dört katranda ve aksiyal iskelette (boyun veya sırt veya bel omurga veya göğüste) ağrı olması.
2- Tanımlanan 18 hassas noktadan en az 11‟inde başparmak palpasyonu ile 4 kg‟ın altındaki basınçta ağrı hissedilmesi FMS tanısı için hastanın yukarıda belirtilen iki kriteri de karşılaması gerekmektedir.
Ancak FMS’de yalnızca ağrı olmaması; eşlik edebilen yorgunluk, uyku bozukluğu, depresyon, anksiyete bozukluğu, kognitif bozukluk gibi semptomların bu kriterler içinde yer almaması sebebiyle 2010 yılında ACR tarafından yeni tanı kriterlerinin yayınlanmıştır. 2010 ACR yardımcı tanı kriterleri ağrılı vücut bölgesi sayısına dayanan ‘yaygın ağrı skoru’ ve uyku bozukluğu, yorgunluk, kognitif semptom ve somatik semptomlara dayanan ‘semptom şiddeti skorunu temel alır.
2010 ACR Tanı Kriterleri:
Yaygın Ağrı Skoru:
Son bir hafta içinde hastanın ağrılı hissettiği vücut bölgelerinin sayısını içerir. Hastanın son bir hafta içinde ağrılı olan bölgeler (Toplam skor: 0-19)
Çene (sağ-sol) Omuz kuşağı (sağ-sol) Kol (sağ-sol) Önkol (sağ-sol)
Kalça (sağ-sol trokantarik bölge) Uyluk(sağ-sol)
Bacak (sağ-sol) Boyun Sırt Bel
Göğüs Karın
Semptom Şiddeti Skoru: (0: Yok, 1: Hafif, 2:Orta, 3: Şiddetli) (Toplam skor 0-12)
Yorgunluk
Yorgun uyanma
Kognitif ( Bilişsel) semptomlar
Somatik semptomlar
Somatik semptomlar:
Kas ağrısı, kas yorguluğu, halsizlik-yorgunluk, sersemlik, uykusuzluk, takıntı, baş ağrısı, karın ağrısı/kramp, uyuşukluk, depresyon, sinirlilik, iştahsızlık, mide bulantısı, mide ekşimesi, oral aft, tat duyu kaybı, irritable barsak sendromu, konstipasyon (labızlık), diare (ishal), göğüs ağrısı, bulanık görme, ateş, kuru göz, kuru ağız, kaşıntı, wheezing (Hırıltılı solunum), reynaud fenomeni, döküntü, kulak çınlaması, işitme kaybı, nöbet, dispne (nefes darlığı), fotosensitivite (ışığa hassasiyet), kolay morarma, saç dökülmesi, disüri (ağrılı idrar), poliüri (sık idrar yapma), mesane spazmı.
1. Semptomların aynı düzeyde 3 aydır var olması, ağrıyı açıklayacak başka bir bozukluğun olmaması
2. Yaygın ağrı skoru ≥7 ve semptom şiddeti skoru ≥5 veya yaygın ağrı skoru 3-6 ve semptom şiddeti
skoru≥9 olmalıdır.
FMS tanısı için hastanın yukarıda belirtilen iki kriteri de karşılaması gerekmektedir.
Fibromiyalji Tedavisi
Fibromiyalji sendromunun tedavisinde ana hedef ağrıyı azaltmak, semptomları azaltmak ve fonksiyonelliği artırmaktır. Hastalarda birçok karmaşık semptom ve eşlik eden durum bulunduğu için multidisipliner ekip tarafından düzenlenecek fiziksel, bilişsel, davranışsal ve eğitim yaklaşımlarını içeren tedaviler uygulanmalıdır. Her hasta ayrı değerlendirilip semptomlarına göre bireye özgü tedavi planlanmalıdır.
Hasta Eğitimi: Fibromiyalji tedavisindeki en önemli faktör hasta eğitimidir. Hastaya rahatsızlığının ne olduğunun anlatılması ve güveninin kazanılması birinci koşuldur. Hastalığının gerçek olduğu, şiddetli ağrılarının olabileceği ancak bunların hayatı tehdit etmediği ve kozmetik problem yaratmadığının anlatılması iş birliği açısından oldukça önemlidir.
Farmakolojik Tedaviler: Hasta doktorunun önerdiği ilacı önerdiği dozda ve sıklıkta kullanmalıdır.
İlaçsız Tedaviler:
Aerobik egzersizler, germe egzersizleri,fiizik dedavi modaliteleri, bilişsel davranışsal tedaviler, interdisipliner ve multidisipliner yaklaşımlar sayılabilir.
Fibromiyaljide Fizyoterapi:
Masaj: kasları gevşetmek amacıyla yapılır
Sıcak, soğuk uygulamalar,
Ultrason
Elektrik stimulasyonu
Manyetik alan tedavileri; kas spazmını azaltır
Tens tedavisi ile ağrı azaltılır.
Egzersiz Tedavisi
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Sırt Fıtığı ve Osteopatik Tedavisi
Sırt omurgasındaki kemikler arasındaki kıkırdağın zamanla dejenere olması sonrası yırtılması ve aradakı jölemsi dokunun yırtıktan dışarı çıkmasıdır. Torakal disk hernisi olarak da adlandırılır. Bel ve boyun fıtıklarına göre daha nadir görülse de, sırt omurga kanalı daha dar olduğu için oluşan fıtık sinirlere ve omuriliğe daha kolay bası yapıp hastalarda önemli şikayetler oluşturabilir.
Bulgular
Sırt fıtığında sırt ağrısı hemen her hastada vardır. Fıtığın yerine göre karın kasları ve bacaklarda güçsüzlük ve felç olabilir. Fıtık seviyesine göre gövde ve bacaklarda duyu kayıpları gelişebilir. İdrar kaçırma ve gaita problemleri görülebilir.
Tanı
Hekim muayenesinden sonra, genellikle manyetik rezonans (MR) görüntüleme fıtığın görüntülenmesi için gerekir. Bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleme fıtığın kemiklerle ilişkisi ve kendisinin kemikleştiğini göstermek için gerekebilir. Rontgenler omurga haklkında değerli bilgiler verir.
Sırt fıtığında tedavi
Bel fıtığı tedavisi öncelikle kapsamlı bir değerlendirme ve tanı neticesinde planlanmalıdır. Yatak istirahati, ilaç tedavileri, korse tedavileri, fizyoterapi yöntemleri, enjeksiyonlar ve algolojik yöntemler ve cerrahi yöntemler kullanılmaktadır.
Osteopati ve Fizik tedavi
Osteopatik tedavide, dokulardaki hareket kısıtlılıklarının düzeltilmesi, dolaşımın düzenlenmesi ve sıvı akışının önündeki engellerin ortadan kaldırılması ile tedaviye elverişli ortamında oluşturulması hedeflenmektedir. Çevre dokuların gevşetilmesi, dolaşımın artırılması, eklem blokajlarının açılarak fıtığın iyileştirilmesi hedeflenmektedir.
Sırt kaslarındaki sertliği azaltmak ve hareket aralığını iyileştirmek, sırt kaslarını güçlendirmeyi içeren egzersiz programı uygulanır. Amaç, diskler ve sinir kökleri üzerindeki baskıyı azaltmaktır. Fizik tedavi de buz ve sıcak terapileri ile elektrik stimulasyonu ve ultrason gibi uygulamalar yapılmaktadır.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış
Bel Kayması ve Osteopatik Tedavisi
Bel kayması tıbbi dilde spondilolistezis, omurga kemiklerinin bir biri üzerinde kaymasıdır. Bu kayma çeşitli nedenlerle olabilir. Yaşa bağlı dejenerasyon ve kireçlenme ile görülen dejeneratif spondilolistezis, genellikle ileri yaşlarda görülür. Omurgada bir kırık görülmez. İstmik tipte ise omurganın istmus denen arka elemanlarında zayıflık yada kırık vardır. Bu zayıflık bazen doğumda mevcuttur. Travmatik tipte ise, karşılaşılan bir trafik kazası, yüksekten düşme gibi ciddi bir kaza neticesinde omurganın arka elemenlarında kırık neticesinde omurga kayması olabilir.
Bel kayması olan hastalarda en sık bulgu bel ağrısı olsa da, omuriliğin ve sinirlerin sıkışmasına bağlı olarak bacaklarda kuvvetsizlik ve duyu kayıpları da gelişebilir. Genellikle omurga içinden geçen sinirlerde sıkışma görülür. Genellikle yürüme mesafesi kısalır. Hastalar yürüyünce artan bel ağrısı ile birlikte, bacaklarda uyuşma karıncalanma ve yanma hissi de ortaya çıkar.
Bel kaymasında ayırıcı tanı
Hekim muayenesi ile, genellikle manyetik rezonans (MR) görüntüleme, bilgisayarlı tomografi (BT) görüntüleme, rontgen ve başka yöntemlerle ayırıcı tanı hedeflenir.
Bel kaymasında tedavi
Bel kayması tedavisi öncelikle kapsamlı bir değerlendirme ve tanı neticesinde planlanmalıdır. Nörolojik defisiti olmayan, yürüme mesafesi uzun olan ve ağrıları çok olmayan hastalara yatak istirahati, ilaç tedavileri, korse tedavileri, fizyoterapi yöntemleri, enjeksiyonlar ve algolojik yöntemler uygulanabilir. Yürüme mesafesi kısalmış, yürümeye başlayınca kısa mesafede ağrısı, uyuşması, yanması ve iğnelenmeleri başlayan hastalar ile ileri nörolojik defisiti veya şiddetli ağrıları olan hastalara ameliyat gerekir. Kaymanın derecesi, eşlik eden omurga kırıkları ve fıtıklar ile hastanın eşlik eden diğer hastalıkları ameliyat planlamada önemlidir.
Osteopati ve manuel terapi
Spondiloliztezis için tıbbi literatürde manipülasyonun kaymayı azaltabileceğine veya aktif bir bölgenin iyileşmesine neden olabileceğine dair kanıt bulunmadığına dikkat çekmek isterim. Ancak, manipülasyonun genellikle hasta için geçici ağrı kesici sağlayacağını gösteren bazı vaka çalışmaları vardır. Bunun nedeni, uygun manipülasyon tedavisinin, faset eklemleri dahil olmak üzere çeşitli omurga yapıları üzerindeki stresin neden olduğu bel ağrısı gibi spondilolizin birçok yan etkisini hafifletebilmesidir.
Fizik Tedavi
Ağrıya neden olan bir aktiviteden hemen sonra ağrıyı veya rahatsızlığı gidermek için buz kullanılır. Kasları gevşetmek, kan akışını ve iyileşme ortamını desteklemek için ısı, ultrason ve elektroterapi modeliteleri kullnılır.
Özellikle hamstring ve iliopsoas germe eğzersizlerini içeren bir eğzersiz protokolü uygulanmalıdır.
BY: cihatseyrek
Hastalıklar
COMMENTS: Yorum yapılmamış